43 KÜTAHYA

Kütahya
Kütahya rengârenk çinileriyle, Türkiye’nin çini atölyesi olarak bilinen, şifalı kaplıcaları ile meşhur, millî târihimizde müstesnâ bir yeri bulunan, Ege bölgesinin İçbatı Anadolu bölümünde yer alan il. 38o 70’ ve 39o 80’ kuzey enlemleri ile 29o 00’ ve 30o 30’ doğu boylamları arasında yer alır.

Kuzey ve kuzeybatıdanBursa, kuzeydoğudan

Bilecik, doğudan
Eskişehir, güneydoğudan
Afyonkarahisar, güneyden
Uşak, güneybatıdan
Manisa, batıdan ise
Balıkesir illeri ile çevrilidir.

Kütahya (
Latince: Cotyaeum), İçbatı Anadolu Bölümü’nde
Kütahya ilinin merkezi şehirdir.

Eski kaynaklara, sikke ve yazıtlara göre Kütahya’nın antik dönemdeki adı “Kotiaeion”dur. Ünlü Antik Çağ coğrafyacısı

Strabon bu adın, “Kotys’in Kenti” anlamına geldiğini belirtmektedir. Kotys, Trakya’da yaşayan Odrisler’den olup, Romalılar’ın M.S. 38’de Anadolu’ya gönderdiği bir komutanın adıdır. Kütahya Müzesi’nde bulunan bir sikkede bu ad “Koti” olarak geçmektedir. Kütahya adı, eskisine benzetilerek Türkler tarafından verilmiştir.Şehrin nüfusu 2008 yılına göre 218.000’dir.1927’de 17.000 olan nüfusu, 1990’da 131.000’e, 2000’de 167.000’e, 2008’de 213.000’e çıkmıştır.

Ege Bölgesi, İç Anadolu ve Marmara bölgeleri arasında tarih ve kültür merkezi olarak köprü vazifesi görmüştür. Trafik numarsı 43’tür.

İsminin kökeni
Kütahya ilk kurulduğunda adı seramik kenti mânâsına gelen “seramorum” idi. M.Ö. 11. asırda

Frigler şehre “Kotiyum” ismini verdiler. Eski kaynaklarda şehrin ismi Kotiaetion, Katiaion, Cotyaeium, Cotyaeum ve Cotyaium şeklinde geçmektedir. Bütün bunlar “Totys’in şehri” mânâsına gelmektedir.

Selçuklu Türkleri bu şehri fethedince şehre “Kütâhiye” ismini vermişlerdir. Zamanla bu isim “Kütahya” hâlini almıştır.

Bir rivâyete göre, dul bir kadının pazara getirdiği testi, tabak, vazo, sürahi, çanak ve çömlekler sağlam hem de zariftir. Müşteriler tarafından kapışılır. Diğer satıcılar bu kadının hüneri yaptığı topraktan olmalı diyerek kadını takip ederler. Kadın bugünkü Kütahya’nın bulunduğu yere gelip heybesini toprakla doldurur. Diğer esnaf bu bölgede atölyeler açarak şehir kurulur ve seramik şehri manasına“Seramorum” denir.

Tarih

Kuruluş tarihi kesin olarak tesbit edilememekle beraber, tarihi
M.Ö. 3000 yıllarına uzanmaktadır. Eski kaynaklara göre Kütahya’nın antik çağlardaki adı Kotiaeon, Cotiaeum ve Koti şeklinde geçmektedir. İl topraklarına yerleşen en eski halk Friglerdir. M.Ö. 1200’lerde Anadolu’ya gelen Frigler, Hitit İmparatorluğunun topraklarına girdiler ve bir devlet olarak örgütlendiler.
M.Ö. 676 ‘da Kimmeler, Frigya Kralı III. Midas’ı bozguna uğratarak Kütahya ve çevresine egemen oldular. Görülen iklim Karasal iklim ve bitki örtüsü
bozkırdır.

Alyattes’in
Lidya Kralı olduğu dönemde Kimmer egemenliği yerini Lidya yönetimi aldı.
M.Ö. 546’da Persler Lidya Ordusunun yenilgiye uğratarak Anadolu’yu istila etti.
M.Ö. 334’de Biga Çayı yakınlarında
Persleri yenilgiye uğratan İskender yörede üstünlük kurdu.
Büyük İskender’in
M.Ö. 323’te ölümü ile Kütahya ve yöresi komutanlarından Antigonos’a geçti.
M.Ö. 133’de

Roma yönetimine girdi. Piskoposluk merkezi haline getirildi.

1071’de
Malazgirt Savaşı’nda
Alp Arslan’a yenilen
Bizans İmparatoru Romanus Diogenes’de tutsaklık dönüşü Kütahya’ya getirildi ve gözleri kör edildi.
1078’de
Anadolu Selçuklu Devletini kuran
Kutalmışoğlu Süleyman Şah Kütahya’yı da ele geçirdi.
1097’de Haçlıların saldırısına uğradı. II. Kılıç Arslan kaybedilen topraklarla birlikte Kütahya’yı geri aldı. 1277’de II. Gıyaseddin Keyhüsrev Kütahya yöresini Germiyanoğlu Süleyman Şah kızı Devlet Hatun’u Osmanlı Sultanı I. Murat’ın oğlu Yıldırım Bayezid’a verdi. ( 1381) Germiyanoğulları Beyliğinin toprakları Devlet Hatun’un çeyizi olarak Osmanlılara verildi. (Kütahya ve çevresi dahil) 1402 Ankara Savaşında, Bayezid’i ağır bir yenilgiye uğratan Timur, Kütahya’yı alarak II. Yakup Bey’e geri verdi. Kütahya daha sonra Osmanlılara geçti ve Sancak Merkezi oldu.

Sultan II. Beyazıt’ın zamanında Şah İsmail yanlısı Şahkulu Kütahya’da ayaklandı. Bu isyan 1511 yılında bastırıldı. 19. yüzyıl’da Osmanlı Devletine başkaldıran Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu Kütahya’yı işgal etti. Sultan II. Mahmut ile imzalanan Kütahya Antlaşması ile Mısır askerleri Kütahya’yı terk etti.

Avrupa’da 1848 ihtilalleri sırasında, Macarlar’da ayaklanmışlardı. Macar Ulusal Hareketi Avusturya ve Rusya tarafından bastırılınca hareketin önde gelenlerinden bazıları 1849’da Osmanlı Hükümetine sığındı. Başta Lajos Kossuth olmak üzere Kütahya ‘ya yerleştirilen Macarlar, 1851’e kadar burada kaldılar.

Kütahya 1867’de Hüdavendigar Vilayetine bağlı bir sancak merkezi iken, II. Meşrutiyetten sonra bağımsız bir sancak oldu. Milli Mücadele yıllarında, Ocak 1921’de Çerkez Ethem düzenli ordu çatışmasına sahne olan Kütahya, 17 Temmuz 1921’de Kütahya-Eskişehir Muharebelerinde TBMM Batı Cephesi ordusunun yenilmesi üzerine Yunanlıların işgaline uğradı. Büyük Taarruz’a kadar işgal altında kalan Kütahya, 30 Ağustos 1922’de kurtuldu. 8 Ekim 1923’de Vilayet durumuna getirilmiştir.

Kütahya 5.000 senelik bir tarihe sahip. Bündan önce Kütahyada yaşamiş olan milletler şunlar:

Hititler
Frigya´lar
Farslar
Makedonyalılar
Romalılar
Doğu Roma İmparatorluğu
Anadolu Selçuklu Devleti
Ermeniler
Yunanlar
Germiyanoğulları Beyliği
Osmanlı Devleti

Coğrafya

Kütahya, Yellice Dağı’nın (eski adı Acemdağı) kuzey eteğinde, Kütahya Ovası’nın güney kenarında kurulmuştur. Bah’tan gelen Katar Suyu, ovanın ortasından geçer ve şehrin 3 km kuzeybatısında olabilir. Sakarya Nehri’nin büyük bir kolu olan Porsuk Çayı’na katılır. Şehir, ovadan başlayarak, güneye doğru yükselen bir yerde kurulmuştur. Alayunt, Balıkesir demiryolu istasyonunda yüksekliği 935 m olan yer, çarşı kesiminde 970 m’ye yükselir. Şehrin, iç kale kalıntılarının bulunduğu Hisar Tepesi’nde yükselti 1000 m’yi aşar. Şehir, bu tepe ile Hıdırlık Tepesi arasından bir dere vadisi boyunca yer alır. Şehrin eski çekirdeği, Hisar Tepesi önündedir ve önemli tarihî anıtlar bu kesimde bulunur. Evler, tepelerin yamacına yaslandığı gibi, özellikle yeni semtler ovaya doğru da yayılır. Yeni semtlerde sokaklar ve caddeler, düz ve geniş eski semtlerde ise dar, taş kaldırımlı ve çok defa da yokuşludur. Kütahya batıda Tavşanlı üzerinden Bursa’ya ( Marmara Bölgesi) ve Balıkesir’e, (Ege kıyıları) güneybatıda Çavdarhisar ve Gediz üzerinden Ege Bölgesi’ne güneydoğuda Afyon üzerinden Konya’ya ve Akdeniz kıyılarına, kuzeydoğuda Eskişehir ve Bilecik yörelerine bağlanır. Bu durumu, şehrin, Osmanlılar devrinde canlı bir konak yeri ve önemli bir yönetim merkezi seçilmesine sebep olmuştur. 19. yüzyıl sonlarında Anadolu demiryolları yapılırken, Kütahya doğrudan doğruya bu yol üzerinde yer almadı, kısa bir şube hattıyla ana hatta bağlandı. Cumhuriyet devrinde demiryolunun Balıkesir’e uzatılması, şehrin canlılığını arttırdı. Burada bulunan tuğla ve kiremit ocakları ile un fabrikasına, Cumhuriyet devrinde şeker fabrikası ( 1954) ve azot fabrikası ( 1961, genişletme 1966) katıldı, çinicilik yeniden canlandırıldı.

İlçeleri
Altıntaş – Aslanapa – Çavdarhisar – Domaniç – Dumlupınar – Emet – Gediz – Hisarcık – Pazarlar – Şaphane – Simav – Tavşanlı

İklim
İç Anadolu iklim özellikleri görülen Kütahya’da yıllık sıcaklık ortalaması 10,6 °C’dir.

En yüksek sıcaklık, 38,6º ,En düşük ölçülen sıcaklık ise –28,1º dir.Yıllık sıcaklık farkı 66,7ºC ile büyük bir fark gösterir.

Yağışlar karasal iklime bağlı olarak, kış, ilkbahar ve sonbaharda görülür. Yazları genellikle kuraktır. Yıllık ortalama yağış miktarı 540 mm.dir. En yağışlı ay aralık, en kurak ay ağustostur. Yağışların %38,8 i kış, %29,4 ‘ü İlkbahar, %12,5 ‘i yaz, %19,3 ‘ü sonbahar aylarında düşer. Kış aylarında, sıcaklığın düşük ve yükseltinin fazla olması nedeniyle yağışlar, genellikle kar şeklinde, diğer mevsimlerde yağmur şeklindedir. Kar yağışlı günlerin, yıllık ortalama sayısı 19 gündür. Kar kalınlığı ortalama 12 cm civarındadır.

Güzel sanatlar
Germiyanoğulları Beyliği’nin başlıca mimarî eserleri Kütahya’da görülür. Bu devir camileri, klasik osmanlı camileri planında, tek kubbeli ve revaklı, üç bölümlü son cemaat yeri olan yapılardır.

Kurşunlu Camii 1377’de, ahi şeyhi Mehmed tarafından yaptırıldı. Kare mekânı, türk üçgenleriyle geçilen kubbe örter. Son cemaat yerinin ortasında ayna tonoz, yanlarda küçük kubbeler yer alır.

İshakfakih Camii ( 1433), kesme taş tuğla duvarları ve gösterişli bir cephesi vardır. Son cemaat yeri üç bölümdür. Bir bölümü türbe durumundadır. Gösterişli cephesi ve düzenli mimarîsi dikkati çeker. Son cemmat yerinde kesme taşların çevresi kırmızı tuğlalarla çevrilidir. Sütun başlıkları türk üçgenlidir. Taş mihrabın çevresini 15. yüzyıl özelliği gösteren iki renkli çinilerden bir sıra bitkisel bezemeli çini çevirir.

Ulu Cami, Yıldırım Bayezid’in başlattığı ve Musa Çelebi’nin 1410’da tamamlattığı caminin yerine yeniden yapıldı ( 1889- 1891). Son devir osmanlı mimarîsinin önemli ve klasik ölçüye bağlı az rastlanan yapılarından biridir. Burada, arka arkaya iki kubbe, altı yarım kubbe ile çevrilmiş, köşelere de birer kubbe yerleştirilmiştir. Mihrap dışa doğru beş köşeli bir çıkıntı halindedir. Üzeri yarım bir kubbeyle örtülüdür. Dört aynalı tonoz ve ortada kubbenin yer aldığı beş gözlü son cemmat yerinin eski yapıdan kalma olduğu sanılır. Osmanlı mimarîsinin en karışık devrinde, çok başarılı bir yapı olarak görülür.

Germiyanoğlu Yakup Bey II’nin ( 1390- 1428) külliyesi, medrese, mescid ve imaretten meydana gelir, kendi türbesini de içine alır. Günümüzde kitaplık olarak kullanılan ve yapılış tarihi kesin olarak belli olmayan külliye, Germiyanoğulları’nın en önemli dinî yapılarındandır. Ortada büyük kubbeli, şadırvanlı, kapalı avluya üç yönden açılan, üç kubbeyle örtülü eyvan ve üç kemerli dışarıya açılan, üç kubbeli giriş revakının iki yanında kubbeli odalar vardır. Eyvanların üzerinin kubbelerle örtülü olmasının dışında, T planlı, köşeli veya yan mekânlı tip olarak nitelendirilen osmanlı yapılarıyla benzerlik gösterir. Yakup Bey’in türbesi, parmaklıklarla yan eyvanlardan ayrılmıştır. Sanduka, bir bölümü 15. yüzyıl’dan bir bölümü de son onarımlardan kalma çinilerle kaplıdır. Soldaki kubbeli mekân, külliyenin mescididir. Yazıtlar üç bölümlü giriş revakında büyük yer tutar. Germiyanoğlu mimarîsinin erken bir örneği olan Vacidiye Medresesi, Anadolu Selçukluları’nın kapalı medreseler geleneğine bağlıdır.

KÜTAHYADAKİ ÜNLÜ ÇİNİLİ CAMİİ
KÜTAHYADAKİ ÜNLÜ ÇİNİLİ CAMİİÇİNİLİ