Anasayfa » İSLAM ANSİKLOPEDİSİ » SÂD Suresi Arapça ve Türkçe Meali

SÂD Suresi Arapça ve Türkçe Meali



 

38/SÂD-1: Sâd, vel kur’âni zîz zikr(zikri). (Meâlleri Kıyasla)

Sâd, zikrin sahibi Kur’ân’a andolsun.

 

38/SÂD-2: Belillezîne keferû fî ızzetin ve şikâk(şikâkın). (Meâlleri Kıyasla)

Hayır, kâfirler gurur ve ayrılık içindedirler.

 

38/SÂD-3: Kem ehleknâ min kablihim min karnin fe nâdev ve lâte hîne menâs(menâsin). (Meâlleri Kıyasla)

Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. O zaman feryat ettiler, fakat kurtuluş vakti geçmişti.

 

38/SÂD-4: Ve acibû en câehum munzirun minhum ve kâlel kâfirûne hâzâ sâhırun kezzâb(kezzâbun). (Meâlleri Kıyasla)

Ve onlara kendilerinden bir uyarıcı gelmesi acayiplerine gitti (şaşırdılar). Ve kâfirler: “Bu çok yalancı bir büyücü.” dediler.

 

38/SÂD-5: E cealel âlihete ilâhen vâhıdâ(vâhıden), inne hâzâ le şey’un ucâb(ucâbun). (Meâlleri Kıyasla)

İlâhları bir tek ilâh mı kılıyor? Muhakkak ki bu, gerçekten acayip (şaşılacak) bir şey.

 

38/SÂD-6: Ventalekal meleu minhum enimşû vasbirû alâ âlihetikum inne hâzâ le şey’un yurâd(yurâdu). (Meâlleri Kıyasla)

Ve onlardan ileri gelenler: “Yürüyün! İlâhlarınıza karşı sabırlı (kararlı) olun. Muhakkak ki sizden istenen mutlaka budur.” (diyerek) ayrıldılar.

 

38/SÂD-7: Mâ semi’nâ bi hâzâ fîl milletil âhıreh(âhıreti), in hâzâ illâhtilâk(illâhtilâkun). (Meâlleri Kıyasla)

Biz, diğer dînler içinde bunun gibi (bu konuda) bir şey (bütün ilâhların tek bir ilâh olduğunu) işitmedik. Bu sadece bir iftiradır.

 

38/SÂD-8: E unzile aleyhiz zikru min beyninâ, bel hum fî şekkin min zikrî, bel lemmâ yezûkû azâb(azâbi). (Meâlleri Kıyasla)

Zikir, bizim aramızda ona mı indirildi? Hayır, onlar Benim Zikrim’den şüphe içindedirler. Hayır, onlar azabımı henüz tatmadılar.

 

38/SÂD-9: Em indehum hazâinu rahmeti rabbikel azîzil vehhâb(vehhâbi). (Meâlleri Kıyasla)

Yoksa Azîz (yüce) ve Vehhab (çok bağışlayıcı ve lütufkâr) olan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mı?

 

38/SÂD-10: Em lehum mulkus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ, felyertekû fîl esbâb(esbâbi). (Meâlleri Kıyasla)

Ya da göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkü onlara mı ait? O zaman sebepler (yollar, vasıtalar) bulup yükselsinler.

 

38/SÂD-11: Cundun mâ hunâlike mehzûmun minel ahzâb(ahzâbi). (Meâlleri Kıyasla)

(Onlar) burada hezimete uğramış olan fırkalardan meydana gelmiş bir ordudur.

 

38/SÂD-12: Kezzebet kablehum kavmu nûhın ve âdun ve fir’avnu zul evtâdi. (Meâlleri Kıyasla)

Onlardan önce Nuh (A.S)’ın kavmi, Ad kavmi ve kazıklar sahibi firavun da yalanlamıştı.

 

38/SÂD-13: Ve semûdu ve kavmu lûtın ve ashâbul eykeh(eyketi), ulâikel ahzâb(ahzâbu). (Meâlleri Kıyasla)

Ve Semud kavmi, Lut (A.S)’ın kavmi ve Eyke halkı; işte onlar da (yalanlayan) fırkalardır.

 

38/SÂD-14: İn kullun illâ kezzeber rusule fe hakka ıkâb(ıkâbi). (Meâlleri Kıyasla)

Onların hepsi resûlleri, sadece yalanladı. Böylece ikabım (cezalandırmam) hak oldu.

 

38/SÂD-15: Ve mâ yanzuru hâulâi illâ sayhaten vâhıdeten mâ lehâ min fevâk(fevâkın). (Meâlleri Kıyasla)

Ve bunlar, kendileri için başka (hiç)bir fırsatın olmayacağı, tek bir sayhadan (çok şiddetli ses dalgasından) başka bir şey beklemiyorlar (gözlemiyorlar).

 

38/SÂD-16: Ve kâlû rabbenâ accil lenâ kıttanâ kable yevmil hisâb(hisâbi). (Meâlleri Kıyasla)

Ve: “Rabbimiz, hesap gününden önce bizim payımızı, bize acele ver.” dediler.

 

38/SÂD-17: Isbır alâ mâ yekûlûne vezkur abdenâ dâvûde zel eyd(eydi), innehû evvâb(evvâbun). (Meâlleri Kıyasla)

Onların söylediklerine sabret, güç kuvvet sahibi kulumuz Dâvud (a.s)’ı zikret (hatırla). Muhakkak ki o, evvab idi (Allah’a ulaşmıştı).

 

38/SÂD-18: İnnâ sahharnel cibâle meahu yusebbıhne bil aşiyyi vel işrâk(işrâkı). (Meâlleri Kıyasla)

Muhakkak ki Biz, dağları ona musahhar (emrine amade) kıldık. İşrak vakti ve akşam vakti onunla beraber tesbih ederlerdi.

 

38/SÂD-19: Vet tayre mahşûreh(mahşûreten), kullun lehû evvâb(evvâbun). (Meâlleri Kıyasla)

Ve kuşları da birarada toplanmış olarak (ona musahhar kıldık). Onların hepsi, ona evvab idiler (yönelmişlerdi ve sığınmışlardı).

 

38/SÂD-20: Ve şedednâ mulkehu ve âteynâhul hikmete ve faslel hıtâb(hıtâbi). (Meâlleri Kıyasla)

Ve onun mülkünü (idaresini) güçlendirdik. Ve ona, hikmet ve faslı hitap (hak ile bâtılı ayırıp adaletle hükmetme, hitap etme yeteneği) verdik.

 

38/SÂD-21: Ve hel etâke nebeul hasm(hasmi), iz tesevverûl mihrâb(mihrâbe). (Meâlleri Kıyasla)

Ve o hasımların (davacıların) haberi sana geldi mi? Mihraba (Dâvud (a.s)’ın ibadet ettiği yere) duvarın üstünden aşarak gelmişlerdi.

 

38/SÂD-22: İz dehalû alâ dâvûde fe fezia minhum kâlû lâ tehaf, hasmâni begâ ba’dunâ alâ ba’dın fahkum beynenâ bil hakkı ve lâ tuştıt vehdinâ ilâ sevâis sırât(sırâtı). (Meâlleri Kıyasla)

Dâvud (a.s)’ın yanına girdikleri zaman (Dâvud a.s) onlardan dehşete kapıldı (korktu). “Korkma! Birbirine haksızlık etmiş iki hasımız (davacıyız). Artık aramızda sen, hak ile hükmet. Aşırı gitme (haksızlık etme)! Bizi orta yola (adaletli çözüme) ulaştır.”

 

38/SÂD-23: İnne hâzâ ahî lehu tis’un ve tis’ûne na’ceten ve liye na’cetun vâhidetun fe kâle ekfilnîhâ ve azzenî fîl hıtâb(hıtâbi). (Meâlleri Kıyasla)

Gerçekten bu benim kardeşim. Onun doksan dokuz koyunu var ve benim bir koyunum var. Buna rağmen “Ona beni kefil kıl (onu da bana ver).” dedi. Söyledikleri ile beni yendi.

 

38/SÂD-24: Kâle lekad zalemeke bi suâli na’cetike ilâ niâcih(niâcihî), ve inne kesîren minel huletâi le yebgî ba’duhum alâ ba’dın illellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve kalîlun mâ hum, ve zanne dâvûdu ennemâ fetennâhu festagfere rabbehu ve harre râkian ve enâb(enâbe). (SECDE ÂYETİ) (Meâlleri Kıyasla)

(Dâvud a.s): “Andolsun ki, koyunlarının (arasına) senin koyununu istemekle sana zulmetti.” dedi. Ve muhakkak ki ortaklardan çoğu, mutlaka birbirlerinin hakkına tecavüz ediyorlar. Âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı dileyenler) ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar hariç. Onlar ne kadar az! Ve Dâvud (a.s), onu imtihan ettiğimizi zannetti. Bunun üzerine Rabbinden mağfiret istedi ve rüku ederek secdeye kapandı. Ve Rabbine yöneldi (sözleriyle ve Rabbini görerek Allah’a ulaştı ve cevap aldı).

 

38/SÂD-25: Fe gafernâ lehu zâlik(zâlike), ve inne lehu indenâ le zulfâ ve husne meâb(meâbin). (Meâlleri Kıyasla)

Böylece bu konuda ona mağfiret ettik. Muhakkak ki onun, katımızda mutlaka yüksek bir makamı ve güzel bir meabı (sığınağı) vardır.

 

38/SÂD-26: Yâ dâvûdu innâ cealnâke halîfeten fîl ardı fahkum beynen nâsi bil hakkı ve lâ tettebiil hevâ fe yudılleke an sebîlillâh(sebîlillâhi), innellezîne yadıllûne an sebîlillâhi lehum azâbun şedîdun bi mâ nesû yevmel hisâb(hisâbi). (Meâlleri Kıyasla)

Ey Dâvud! Muhakkak ki Biz, seni yeryüzünün halifesi kıldık. Bunun için insanlar arasında hak ile hükmet! Ve hevaya (nefse) tâbî olma! Aksi halde seni, Allah’ın yolundan saptırır. Muhakkak ki Allah’ın yolundan sapanlar için hesap gününü unutmaları sebebiyle şiddetli azap vardır.

 

38/SÂD-27: Ve mâ halaknes semâe vel arda ve mâ beynehumâ bâtıla(bâtılen), zâlike zannullezîne keferû, fe veylun lillezîne keferû minen nâr(nâri). (Meâlleri Kıyasla)

Ve gökyüzünü, arzı ve ikisi arasındaki şeyleri bâtıl (boşuna) yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır. Artık ateş sebebiyle (azap edilecekleri için) inkâr edenlerin vay haline.

 

38/SÂD-28: Em nec’alullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti kel mufsidîne fîl ardı em nec’alul muttekîne kel fuccâr(fuccâri). (Meâlleri Kıyasla)

Hiç âmenû olanları (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanları, yeryüzünde fesat çıkaranlarla ya da takva sahiplerini, facirlerle bir tutar mıyız?

 

38/SÂD-29: Kitâbun enzelnâhu ileyke mubârekun li yeddebberû âyâtihî ve li yetezekkere ûlul elbâb(elbâbi). (Meâlleri Kıyasla)

Bu Mübarek Kitabı sana indirdik, âyetleri ile tedbir alsınlar ve ulûl’elbab tezekkür etsin diye.

 

38/SÂD-30: Ve vehebnâ li dâvûde suleymân(suleymâne), ni’mel abd(abdu), innehû evvâb(evvâbun). (Meâlleri Kıyasla)

Ve Dâvud (a.s)’a oğlu Süleyman’ı, armağan ettik. Ne güzel kul. Muhakkak ki o evvabtı (Allah’a ulaşmıştı).

 

38/SÂD-31: İz urıda aleyhi bil aşiyyis sâfinâtul ciyâd(ciyâdu). (Meâlleri Kıyasla)

Ona bir akşam vakti, koşmaya hazır, iyi cins atlar sunulmuştu.

 

38/SÂD-32: Fe kâle innî ahbebtu hubbel hayri an zikri rabbî, hattâ tevâret bil hıcâb(hıcâbi). (Meâlleri Kıyasla)

Bunun üzerine dedi ki: “Muhakkak ki ben, (onları) Rabbimi zikrettiğim için hayır (hayra, daimî zikre ulaşanların) sevgisi ile seviyorum.” (Atlar tozu dumana katıp koşarak toz) perdesinin arkasında kaybolunca.

 

38/SÂD-33: Ruddûhâ aleyy(aleyye), fe tafika meshan bis sûkı vel a’nâk(a’nâkı). (Meâlleri Kıyasla)

“Onları bana geri getirin.” (dedi). Sonra bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı.

 

38/SÂD-34: Ve lekad fetennâ suleymâne ve elkaynâ alâ kursiyyihî ceseden summe enâb(enâbe). (Meâlleri Kıyasla)

Ve andolsun ki Biz, Süleyman (A.S)’ı imtihan ettik. Ve onun kürsüsü (tahtı) üzerine ceset olarak ulaştırdık. Sonra yöneldi (ayrıldı).

 

38/SÂD-35: Kâle rabbigfir lî veheb lî mulken lâ yenbagî li ehadin min ba’dî, inneke entel vehhâb(vehhâbu). (Meâlleri Kıyasla)

“Rabbim, beni mağfiret et. Bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir mülk bağışla (hediye et). Muhakkak ki Sen, Sen Vehhab’sın (çok bağışlayıcısın).” dedi.

 

38/SÂD-36: Fe sehharnâ lehur rîha tecrî bi emrihî ruhâen haysu esâb(esâbe). (Meâlleri Kıyasla)

Bunun üzerine rüzgârı ona musahhar (emre amade) kıldık. Onun emri ile dilediği yere hafif hafif eserek giderdi.

 

38/SÂD-37: Veş şeyâtîne kulle bennâin ve gavvâsın. (Meâlleri Kıyasla)

Ve şeytanları da hepsini ki, onlar bina yapanlar ve dalgıçlardır.

 

38/SÂD-38: Ve âharîne mukarrenîne fîl asfâd(asfâdi). (Meâlleri Kıyasla)

Ve diğerlerini (de) zincirlerle birbirine bağlı olarak (emre amade kıldık).

 

38/SÂD-39: Hâzâ atâunâ femnun ev emsik bi gayri hisâb(hisâbin). (Meâlleri Kıyasla)

Bunlar bizim atâmızdır (ihsanımızdır, verdiklerimizdir). Artık dilediğine hesapsız ver veya verme.

 

38/SÂD-40: Ve inne lehu ındenâ le zulfâ ve husne meâb(meâbin). (Meâlleri Kıyasla)

Ve muhakkak ki onun, katımızda mutlaka yüksek bir makamı ve güzel bir meabı (sığınağı) vardır.

 

38/SÂD-41: Vezkur abdenâ eyyûb(eyyûbe), iz nâdâ rabbehû ennî messeniyeş şeytânu bi nusbin ve azâb(azâbin). (Meâlleri Kıyasla)

Ve kulumuz Eyüp (A.S)’ı zikret (hatırla). Rabbine şöyle seslenmişti: “Muhakkak ki şeytan, bana dert ve azap dokundurdu.”

 

38/SÂD-42: Urkud biriclik(biriclike), hâzâ mugteselun bâridun ve şerâb(şerâbun). (Meâlleri Kıyasla)

Ayağın ile (yere) vur. (İşte) bu serin, yıkanılacak ve içilecek su.

 

38/SÂD-43: Ve vehebnâ lehû ehlehu ve mislehum meahum rahmeten minnâ ve zikrâ li ûlîl elbâb(elbâbi). (Meâlleri Kıyasla)

Ve Bizden bir rahmet ve ulûl’elbaba zikir olarak, ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha bağışladık.

 

38/SÂD-44: Ve huz bi yedike dıgsen fadrıb bihî ve lâ tahnes, innâ vecednâhu sâbira(sâbiren), ni’mel abd(abdu), innehû evvâb(evvâbun). (Meâlleri Kıyasla)

Ve (Ey Eyüp!) eline bir demet sap al onunla vur, yeminini bozma. Muhakkak ki Biz, onu sabırlı bulduk. Ne iyi bir kuldu. Muhakkak ki o, Allah’a ulaşmıştı (ruhunu ölmeden evvel Allah’a ulaştırıp teslim etmişti).

 

38/SÂD-45: Vezkur ıbâdenâ ibrâhîme ve ishâka ve ya’kûbe ûlîl eydî vel ebsâr(ebsâri). (Meâlleri Kıyasla)

Ve güç ve basiret sahibi olan kullarımız İbrâhîm (A.S)’ı, İshak (A.S)’ı ve Yâkub (A.S)’ı zikret.

 

38/SÂD-46: İnnâ ahlasnâhum bi hâlisatin zikred dâr(dâri). (Meâlleri Kıyasla)

Muhakkak ki Biz, onları (ahiret) yurdunu zikreden halis (kullar) olarak ihlâs sahibi kıldık.

 

38/SÂD-47: Ve innehum ındenâ le minel mustafeynel ahyâr(ahyâri). (Meâlleri Kıyasla)

Ve muhakkak ki onlar, katımızda, gerçekten “hayırlılardan ve seçilmişlerden”dir.

 

38/SÂD-48: Vezkur ismâîle velyesea ve zel kifl(kifli), ve kullun minel ahyâr(ahyâri). (Meâlleri Kıyasla)

Ve İsmail (A.S)’ı ve İlyas (A.S)’ı ve Zülkifli (A.S)’ı da zikret. Hepsi hayırlı olanlardandır.

 

38/SÂD-49: Hâzâ zikr(zikrun), ve inne lil muttekîne le husne meâb(meâbin). (Meâlleri Kıyasla)

Bu (Kur’ân-ı Kerim), bir Zikir’dir. Ve muhakkak ki muttakiler (takva sahipleri) için sığınakların en güzeli (Allah’ın Zat’ı) vardır.

 

38/SÂD-50: Cennâti adnin mufettehaten le humul ebvâb(ebvâbu). (Meâlleri Kıyasla)

Kapıları onlara açılmış olan adn cennetleri vardır.

 

38/SÂD-51: Muttekîne fîhâ yed’ûne fîhâ bi fâkihetin kesîretin ve şerâb(şerâbin). (Meâlleri Kıyasla)

Orada yaslanıp oturarak pekçok meyve ve içecek isterler.

 

38/SÂD-52: Ve ındehum kâsırâtut tarfi etrâb(etrâbun). (Meâlleri Kıyasla)

Ve onların yanlarında bakışlarını saklayan (yalnız eşlerine bakan), aynı yaşta kadınlar vardır.

 

38/SÂD-53: Hâzâ mâ tûadûne li yevmil hisâb(hisâbi). (Meâlleri Kıyasla)

Hesap günü konusunda size vaadedilen budur.

 

38/SÂD-54: İnne hâzâ le rızkunâ mâ lehu min nefâd(nefâdin). (Meâlleri Kıyasla)

Muhakkak ki bu, gerçekten bizim tükenmez rızkımızdır.

 

38/SÂD-55: Hâzâ, ve inne lit tâgıyne le şerre meâb(meâbin). (Meâlleri Kıyasla)

(Cennettekilerin durumu) bu. Ve muhakkak ki azgınlar için elbette şerli (kötü) bir meab (sığınak) vardır.

 

38/SÂD-56: Cehennem(cehenneme), yaslevnehâ, fe bi’sel mihâd(mihâdu). (Meâlleri Kıyasla)

Cehennem, ona girerler. İşte o ne kötü bir döşektir.

 

38/SÂD-57: Hâzâ fel yezûkûhu hamiymun ve gassâk(gassâkun). (Meâlleri Kıyasla)

(Cehennemdekilerin durumu) bu, böylece artık hamîmi (kaynar su) ve gassak’ı (irini) tatsınlar.

 

38/SÂD-58: Ve âharu min şeklihî ezvâc(ezvâcun). (Meâlleri Kıyasla)

Ve onun şeklinden başka zevc ve zevceler (çifte azaplar da) vardır.

 

38/SÂD-59: Hâzâ fevcun muktehımun meakum, lâ merhaben bihim, innehum sâlûn nâr(nâri). (Meâlleri Kıyasla)

Bu grup da sizinle beraber (azaba) dayanacak olandır. Onlara merhaba yoktur. Muhakkak ki onlar ateşe girecek olanlardır.

 

38/SÂD-60: Kâlû bel entum, lâ merhaben bikum, entum kaddemtumûhu lenâ, febi’sel karâr(karâru). (Meâlleri Kıyasla)

“Hayır, asıl size merhaba yok. Onu bize siz takdim ettiniz (azaba uğramamıza sebep oldunuz). Artık (o) ne kötü bir karargâh (cehennem).” dediler.

 

38/SÂD-61: Kâlû rabbenâ men kaddeme lenâ hâzâ fe zidhu azâben dı’fen fîn nâr(nâri). (Meâlleri Kıyasla)

“Rabbimiz, bunu bize kim takdim ettiyse (biz buraya kimin yüzünden geldiysek) ona, ateşte azabı kat kat arttır.” dediler.

 

38/SÂD-62: Ve kâlû mâ lenâ lâ nerâ ricâlen kunnâ neudduhum minel eşrâr(eşrâri). (Meâlleri Kıyasla)

Ve (cehennemdekiler): “Biz niçin, şerlilerden addettiğimiz adamları (burada cehennemde) görmüyoruz?” dediler.

 

38/SÂD-63: Ettehaznâhum sıhriyyen em zâgat anhumul ebsâr(ebsâru). (Meâlleri Kıyasla)

Biz onları eğlence konusu edindik. Yoksa bakışlar(ımız) mı onlardan kaydı (ki onları göremedik)?

 

38/SÂD-64: İnne zâlike le hakkun tehâsumu ehlin nâr(nâri). (Meâlleri Kıyasla)

Muhakkak ki cehennem halkının bu çekişmesi kesinlikle gerçektir.

 

38/SÂD-65: Kul innemâ ene munzirun ve mâ min ilâhin ilallahul vâhıdul kahhâr(kahhâru). (Meâlleri Kıyasla)

De ki: “Ben sadece uyarıcıyım. Vahid (tek), Kahhar (kahredici) olan Allah’tan başka bir İlâh yoktur.”

 

38/SÂD-66: Rabbus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumel azîzul gaffâr(gaffâru). (Meâlleri Kıyasla)

Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi, Azîz’dir (yüce ve üstün), Gaffar’dır (çok mağfiret eden).

 

38/SÂD-67: Kul huve nebeun azîmun. (Meâlleri Kıyasla)

De ki: “O (Kur’ân), Büyük Bir Haber’dir.”

 

38/SÂD-68: Entum anhu mu’ridûn(mu’ridûne). (Meâlleri Kıyasla)

Siz O’ndan yüz çevirenlersiniz.

 

38/SÂD-69: Mâ kâne liye min ilmin bil meleil a’lâ iz yahtesımûn(yahtesimûne). (Meâlleri Kıyasla)

Meleil Al’â’da onlar tartışırlarken benim bir bilgim yoktu.

 

38/SÂD-70: İn yûhâ ileyye illâ ennemâ ene nezîrun mubîn(mubînun). (Meâlleri Kıyasla)

Benim sadece apaçık bir nezir (uyarıcı) olduğum bana vahyolunuyor.

 

38/SÂD-71: İz kâle rabbuke lil melâiketi innî hâlikun beşeren min tîn(tînin). (Meâlleri Kıyasla)

Rabbin meleklere: “Muhakkak ki Ben, tînden (nemli topraktan, balçıktan) bir insan yaratacağım.” demişti.

 

38/SÂD-72: Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fe kaû lehu sâcidîn(sâcidîne). (Meâlleri Kıyasla)

Böylece onu sevva ettiğim ve onun içine ruhumdan üflediğim zaman, derhal ona secde ederek yere kapanın!

 

38/SÂD-73: Fe secedel melâiketu kulluhum ecmaûn(ecmaûne). (Meâlleri Kıyasla)

Bunun üzerine meleklerin hepsi birden secde etti.

 

38/SÂD-74: İllâ iblîs(iblîse), istekbere ve kâne minel kâfirîn(kâfirîne). (Meâlleri Kıyasla)

İblis hariç ki, o kibirlendi ve kâfirlerden oldu.

 

38/SÂD-75: Kâle yâ iblîsu mâ meneake en tescude limâ halaktu bi yedeyy(yedeyye), estekberte em kunte minel âlîn(âlîne). (Meâlleri Kıyasla)

(Allahû Tealâ): “Ey iblis! Ellerimle (kudretimle) halkettiğim şeye secde etmenden seni men eden (şey) nedir? Kibirlendin! Yoksa sen yücelerden mi oldun?” dedi.

 

38/SÂD-76: Kâle ene hayrun minh(minhu), halaktenî min nârin ve halaktehu min tîn(tînin). (Meâlleri Kıyasla)

(İblis): “Ben, ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten, onu tînden (nemli topraktan, balçıktan) yarattın.” dedi.

 

38/SÂD-77: Kâle fahruc minhâ fe inneke recîm(recîmun). (Meâlleri Kıyasla)

(Allahû Tealâ): “Haydi oradan (cennetten) çık! Artık muhakkak ki sen, kovulmuş olanlardansın.” dedi.

 

38/SÂD-78: Ve inne aleyke la’netî ilâ yevmid dîn(dîni). (Meâlleri Kıyasla)

Ve muhakkak ki dîn gününe (kıyâmet gününe) kadar lânetim senin üzerinedir.

 

38/SÂD-79: Kâle rabbi fe enzırnî ilâ yevmi yub’asûn(yub’asûne). (Meâlleri Kıyasla)

(İblis): “Rabbim öyleyse beas (yeniden dirilme) gününe kadar beni inzar et (bana mühlet ver).” dedi.

 

38/SÂD-80: Kâle fe inneke minel munzarîn(munzarîne). (Meâlleri Kıyasla)

(Allahû Tealâ): “Öyleyse muhakkak ki sen, tehir edilenlerdensin.” dedi.

 

38/SÂD-81: İlâ yevmil vaktil ma’lûm(ma’lûmi). (Meâlleri Kıyasla)

Vakti malum olan (bilinen) güne kadar.

 

38/SÂD-82: Kâle fe bi izzetike le ugviyennehum ecmaîn(ecmaîne). (Meâlleri Kıyasla)

(İblis): “Bundan sonra Senin izzetine (andolsun ki) onların hepsini mutlaka azdıracağım.” dedi.

 

38/SÂD-83: İllâ ibâdeke minhumul muhlasîn(muhlasîne). (Meâlleri Kıyasla)

Onlardan Senin muhlis kulların hariç.

 

38/SÂD-84: Kâle fel hakku vel hakka ekûl(ekûlu). (Meâlleri Kıyasla)

(Allahû Tealâ): “İşte bu Hakk’tır. Ve Ben, hakkı söylerim.” dedi.

 

38/SÂD-85: Le emleenne cehenneme minke ve mimmen tebiake minhum ecmaîn(ecmaîne). (Meâlleri Kıyasla)

Cehennemi mutlaka seninle ve onlardan sana tâbî olanların hepsiyle dolduracağım.

 

38/SÂD-86: Kul mâ es’elukum aleyhi min ecrin ve mâ ene minel mutekellifîn(mutekellifîne). (Meâlleri Kıyasla)

De ki: “Sizden ona (tebliğe) karşılık bir ecir (ücret) istemiyorum. Ve ben mütekelliflerden (mükellefiyet koyanlardan) değilim.”

 

38/SÂD-87: İn huve illâ zikrun lil âlemîn(âlemîne). (Meâlleri Kıyasla)

O (Kur’ân), ancak âlemlere Zikir’dir.

 

38/SÂD-88: Ve le talemunne nebeehu ba’de hîn(hînin). (Meâlleri Kıyasla)

Ve onun haberini bir süre sonra mutlaka öğreneceksiniz.

 

Yorum yapın