Anasayfa » İSLAM ANSİKLOPEDİSİ » Faiz ile ilgili Ayetler ,Hadisler ve Sözler

Faiz ile ilgili Ayetler ,Hadisler ve Sözler

Faiz ile ilgili Ayetler ,Faiz ile ilgili hadisler , faiz ile ilgili sorular ve cevaplar ,faiz ile yükselen malın durumu, faiz yiyenlerin cehennemdeki durumu ,

Faiz yemekle ilgili Ayetler hadisler sözler

FAİZ İLE İLGİLİ AYETLER

Bakara Sûresi; 188

“Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere (idarecilere veya mahkeme hakimlerine) vermeyin.”

Bakara Sûresi; 275 – 279

“Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar. Bu hal onların «Alım-satım tıpkı faiz gibidir» demeleri yüzündendir. Halbuki Allah, alım-satımı helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve artık onun işi Allah’a kalmıştır. Kim tekrar faize dönerse, işte onlar cehennemliktir, orada devamlı kalırlar.

Allah faizi tüketir (Faiz karışan malın bereketini giderir), sadakaları ise bereketlendirir. Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez.

İman edip iyi işler yapan, namaz kılan ve zekât verenler var ya, onların mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler.

Ey iman edenler! Allah’tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız mevcut faiz alacaklarınızı terkedin. Şayet (faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Resûlü tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun. Eğer tevbe edip vazgeçerseniz, sermayeniz sizindir; ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz.”

Âl-i İmrân Sûresi; 130

“Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz.”

Nisâ Sûresi; 29 – 31

“Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, bâtıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir. Kim düşmanlık ve haksızlık ile bunu (haram yemeyi veya öldürmeyi) yaparsa (bilsin ki) onu ateşe koyacağız; bu ise Allah’a çok kolaydır. Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.”

Nisâ Sûresi; 160

“Yahudilerin zulmü sebebiyle, bir de çok kimseyi Allah yolundan çevirmeleri, menedildikleri halde faizi almaları ve haksız (yollar) ile insanların mallarını yemeleri yüzünden kendilerine (daha önce) helâl kılınmış bulunan temiz ve iyi şeyleri onlara haram kıldık; ve içlerinden inkâra sapanlara acı bir azap hazırladık.”

Rûm Sûresi; 39

“İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz, Allah katında artmaz. Allah’ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte zekâtı veren o kimseler, evet onlar (sevaplarını ve mallarını) kat kat arttıranlardır.”

FAİZ İLE İLGİLİ HADİSLER

7 Büyük Günahtan Birisidir

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İnsanı helâke sürükleyen yedi şeyden sakınınız.” Sahâbîler:

– Yâ Resûlallah! Bu yedi şey nedir? diye sordular. Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:

“Allah’a şirk koşmak, sihir ve büyü yapmak, – haklı olarak öldürülen müstesna- Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı bir insanı öldürmek, fâiz yemek, yetim malı yemek, düşmana hücum sırasında harpten kaçmak, evli olup hiçbir şeyden haberi olmayan namusuna düşkün müslüman kadınlara zina isnad etmek.”

Buhârî, Vasâyâ 23, Tıb 48, Hudûd 44; Müslim, Îmân 145. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vesâyâ 10; Nesâî, Vesâyâ 12

Bu Fâizin Kendisidir

Bilâl-i Habeşî radıyallahu anh, Allah Rasûlüʼne güzel bir hurma götürür. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ;

«‒Bunu nereden buldun?» diye sorunca Bilâl radıyallahu anh da;

«‒Bizde âdî hurma vardı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem `in yemesi için ondan iki ölçek vererek bundan bir ölçek satın aldık.» der. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber llallahu aleyhi ve sellem;

«‒Eyvah! Bu ribânın/fâizin ta kendisi, sakın öyle yapma! Şayet iyi hurma satın almak istersen elindekini ayrıca sat; sonra onun parasıyla iyi hurmayı satın al.» buyurur. (Müslim, Müsâkât, 96)

Peygamberimiz Faiz Alana Verene Lanet Etmiştir

İbni Mes’ûd radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem faiz alana da verene de lânet etti. (Müslim, Müsâkât 105-106; Tirmizî, Büyû’ 2)

Faizin Her Türlüsünü Haram Kılınmıştır

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz “Vedâ Hutbesi”ni îrâd ederken şöyle buyurmuştur:

“Ashâbım! Kimin yanında bir emânet varsa, onu sâhibine versin! Fâizin her çeşidi kaldırılmıştır; ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız! Allâh’ın emriyle fâizcilik artık yasaktır. Câhiliyeden kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz de Abdulmuttalib’in oğlu (amcam) Abbâs’ın fâizidir.” (Bkz. Müslim, Hac, 147; Ebû Dâvûd, Menâsik, 56; İbn-i Mâce, Menâsik, 76, 84; Ahmed, V, 30; İbn-i Hişâm, IV, 275-276; Hamîdullâh, el-Vesâik, s. 360)

Faizinle Yükselen Malın Sonu Hüsrandır

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de ümmetini şöyle îkaz buyurmuşlardır:

“Kim malını fâiz yoluyla artırırsa, onun âkıbeti mutlakâ malının azalarak iflâsa (fakirliğe) sürüklenmesidir.” (İbn-i Mâce, Ticârât, 58; Hâkim, IV, 353/7892; Beyhakî, Şuab, IV, 392/5512; Taberânî, Kebîr, X, 223/10539)

Faiz Açılan Kapı!

Hadîs-i şerîflerde şöyle buyrulur:

“Kim bir kardeşinin işini yapmak için aracı olur, o da buna karşılık bir hediye verirse, hediyeyi kabul ettiği takdirde, fâiz kapılarından büyük bir kapıya girmiş olur.” (Ebû Dâvûd, Büyû, 82/3541)

“Biriniz, kardeşine ödünç para verir de ödünç alan kimse, ona bir şey hediye ederse, kabûl etmesin. Veya bineğine bindirmek isterse ona binmesin. Ancak daha evvel aralarında hediyeleşme ve yardımlaşma cârî ise bu müstesnâ.” (İbn-i Mâce, Sadakât, 19)

Faizin En Şiddetlisi

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- diğer bir hadîs-i şerîflerinde:

“Muhakkak ki ribânın (fâizin) en şiddetlisi, haksız yere bir müslümanın şerefine dil uzatmaktır.” buyurmuşlardır. (Ebû Dâvûd, Edeb, 35/4876)

Çünkü fâizde kişinin haksız yere malına tecâvüz vardır. Gıybette ise kişinin şeref ve haysiyetine saldırılır ve şahsiyeti rencide edilir.

Faiz Yemeyen Kişi Kalmayacak!

Ebû Hüreyre (r.a)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v) söyle buyurmustur:

“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki faiz yemeyen hiç kimse kalmayacak! Kisi doğrudan yemese bile ona tozundan bulasacak.” (Ebû Dâvûd, Büyû, 3/3331. Ayrıca bkz. Nesâî, Büyû’, 2/4452; İbn-i Mâce Ticârât, 58)

Faiz Yiyenlerin Cehennemdeki Durumları

Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’e faiz yiyenlerin azabının bir kısmı rüyâsında gösterilmiştir. Allah’ın Rasûlü (s.a.v) bunu şöyle nakleder:

“…Yürüdük. Nihayet kandan bir nehire vardık. Nehrin içinde yüzen bir adam, kıyısında da yanına birçok taş yığmış bir başka adam vardı. Nehirdeki adam çıkmak isteyince, kıyıdaki onun ağzına bir taş atıyor ve onu yerine geri çeviriyordu. Çıkmak için kenara her gelişinde aynı şeyi yapıyor ağzına bir taş atıyor, o da geri dönüyordu.” Rasûlullah (s.a.v) bu adamın neden böyle azap gördüğünü sorduğunda melekler onun faiz yiyen kimse olduğunu söylemişlerdir. (Buhârî, Ta‘bîr, 48)

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v), faiz yiyenlerin âhiretteki cezalarını gösteren diğer bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyururlar:

“Miraç gecesi, bir kısım insanlara uğradım ki, karınları evler gibi iri idi. Karınlarının içi yılanlarla doluydu ve bunlar dışardan görünüyordu. Ben:

«–Ey Cibrîl bunlar kimlerdir?» diye sordum.

«–Bunlar faiz yiyenlerdir!» cevabını verdi.” (İbn-i Mâce, Ticârât, 58)

Son İnen Ayet Faizle İlgilidir

Hz. Ömer Efendimiz Buyurur:

“Kur’an’dan en son nâzil olan, ribâ (fâiz) hakkındaki âyettir. Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve selem-, bu âyeti tefsir etmeden irtihal etti. Binaenaleyh siz, ribâyı da rîbeyi (fâiz süphesi olanı) da terk ediniz.” (İbn Mâce, Ticârât, 58)

Başka bir sözünde Hz. Ömer Efendimiz:

“Biz, faize düsme korkusu ile on helalden dokuzunu terk ettik.” (Ali el-Müttakî, IV, 187/10087)

Borç Faiz Olur mu?

Birisi Abdullah bin Ömer -radıyallâhu anhümâ-’ya gelerek:

“–Ben bir adama borç verdim ve verdiğimden daha fazla vermesini şart koştum.” dedi. Abdullah -radıyallâhu anh-:

“–Bu, fâiz olur.” dedi. O şahıs:

“–Bana ne yapmamı emredersin?” deyince İbn-i Ömer Hazretleri şöyle dedi:

“–Borç vermek üç şekilde olur:

1. Allah rızâsı için borç verirsin. Allah senden râzı olur, sana sevap verir.

2. Arkadaşını râzı etmek için borç verirsin. O zaman da arkadaşın senden hoşnut olur.

3. Helâl malınla haram mal almak için borç verirsin ki, bu da fâiz olur.” (Yâni borç verdiğin kimseden malını ziyâdesiyle isteyerek fâiz almış, böylece helâl malına haram karıştırmış ve onu kirletmiş olursun.)

O zât tekrar: “–O hâlde, bana ne yapmamı emredersin?” dediğinde Abdullah -radıyallâhu anh- şöyle cevap verdi:

“–(Fazlasıyla verme şartını yazdığın) sayfayı yırtmanı (yâni o fâiz şartını iptal etmeni) tavsiye ediyorum. Sana, verdiğin kadar öderse onu kabul et. Senin verdiğinden daha az getirirse, onu kabul ettiğin takdirde ecir ve sevap kazanırsın. Eğer sen istemeden kendi isteğiyle verdiğinden daha fazlasını getirirse bu da sana bir teşekkür olur. Ona mühlet tanımanın ecrini ve sevâbını da ayrıca alırsın.” (Muvatta, Büyû, 92)

İSLAMDA FAİZ NEDEN HARAM KILINMIŞTIR?

İmâm Câfer-i Sâdık’a:

“–Allah, fâizi niçin haram kılmıştır?” diye sorulduğunda şu cevâbı vermiştir:

“–İnsanlar birbirlerini ihsanlarından mahrum bırakmasın ve birbirlerinden yardımı esirgemesinler, diye haram kılınmıştır.” (Ebû Nuaym, Hilye, III, 194)

İnsanlar sadece menfaat karşılığında borç verirlerse, aralarında olması gereken yardımlaşma fazîleti aslâ vücut bulamaz.

FAİZİN ZARARLARI

Zekât ve infak gibi hükümleriyle İslâm, zor durumda olan insanlara, karşılık beklemeden el uzatmış ve nice kanayan yarayı kökten şifâya kavuşturmuştur. Bununla beraber, zâhirde insanlara yardım ve kolaylık gibi görünen, hakîkatte ise zor durumdaki çâresizlerin bu hâllerini istismar etmekten başka bir işe yaramayan fâiz musibetini de yasaklamıştır.

Zira fâizci, başkalarının sıkıntıda olmasını ve bu durumdan istifâde etmeyi ister. Zekât veren kimse ise, muhtaç ve sıkıntılı kimselerin dert ortağıdır. Onun yegâne arzusu, Hak Teâlâ’yı râzı edebilmektir. Bu sebeple dâimâ O’nun dertli kullarına devâ olmaya çalışır.

Hırslı ve gözü doymayan bir insanın, malı-mülkü, ne kadar çok olsa da gözüne dâimâ az görünür. Fakat sadaka ve zekât vermeye alışan insanlar ganî gönüllü olurlar. Az bir dünyalıkla yetinirler. Fâizcinin gözünü ise öylesine hırs bürümüştür ki, başkalarını mahvetmek pahasına kendi malını artırmak ister. Ancak âkıbeti hep iflâs ve hüsrân olur. Zira Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur:

“Allah fâizi tüketir, sadakaları ise bereketlendirir…” (el-Bakara, 276)

Yorum yapın