Anasayfa » EĞİTİM » Hikâye (Tema – Konu – Çatışma – Dil ve Anlatım – Yapı)9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı kazanım Test 4

Hikâye (Tema – Konu – Çatışma – Dil ve Anlatım – Yapı)9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı kazanım Test 4

9.Sınıf Türk Dili Edebiyatı Kazanım ve kavrama testleri
Hikâye (Tema – Konu – Çatışma – Dil ve Anlatım – Yapı)sizlere bu yazımızda 10 Soruluk test hazırladık başarılar dileriz.

1. 

Bu görseli doğru biçimde hikâye eden metin aşağıdakilerden hangisidir?

A) Emrah dayımın düğününü dün gibi hatırlarım. Tüm köy bir araya gelmişti. Kadın erkek, genç yaşlı, çoluk çocuk herkes ayaktaydı ve sabaha kadar davul zurna eşliğinde eğlenmiştik.

B) Askeruğurlamasıvardıogece.Duvardabüyükbirbay- rak asılıydı. Teyzemin kızı bağlama, tanımadığım bir kadınsa tef çalıyordu. Çocuklar desen yaramazlık pe- şindeydiler. Kimisi oynuyor kimisi halıda yuvarlanıyordu.

C) İlk kez o gün, beş altı yaşlarımda dikkatimi çekmişti ay yıldızlı bayrağımız. Nermin ablanın kınasıydı ga- liba. Annemler kına türküsüyle dönelerken ben hem onları taklit ediyor hem de onu görmeye çalışıyordum.

D) Bizim oralarda âdettendir. Oğlan evinde “bayrak ye- meği” hazırlanır, yemeğin hazırlanmasında neredey- se mahallenin tüm kadınları görev alır ve konu kom- şu, yediden yetmişe herkes bu yemeğe davetlidir.

E) Bunca yıldır birçok düğüne katıldım. Meydandaki şu dört ufaklık kadar güzel ve uyumlu oynayanı görme- dim. Ne yalan söyleyeyim onlara bakmaktan gelini, kınayı unutmuşum.


2. I.Hatırlıyorum da dedemin anlattığı masalların birinde deniz diye bir şey vardı. Su gibi bir şeymiş, karaların bittiği yerde başlarmış. Dünyanın ucuymuş.

II. Bir kış günü akşamı. Odabaşı taraflarında bir polis karakolu. Birkaç ayak merdiveni çıkıp gece gündüz açık duran kapıdan girince, darca bir aralıkta bulunur- sunuz. İki yanda kapılar. Soldan birinci kapı, Komiser odasının kapısı. Yani benim kapım.

III. O perşembe gününü sabahtan akşama kadar okuyarak geçirmiştim. Birkaç Avrupa magazini, sonra da o zaman gazetelerden birinin tefrika ettiği yerli bir roman bütün günümü doldurmuştu, diyerek başladı anlatmaya.

IV. Artık ne kapıları kilitleyecek ne de anahtarları vazo- nun içine atacaktım. Kimseye yaranamadığıma göre ilkelerimden vazgeçecektim. Kahvaltıdan sonra bula- şıkları da yıkamayacaktım.

V. SaniBeyortaboylu,bentanıdığımzamankırsakallı, geniş, atletik vücutlu, mavi gözlü bir adamdı. Bir za- man çarkçı yüzbaşılığı yapmıştı. Fakat gedikli miydi, mektepten mi yetişmişti? Bunu iyi bilmiyorum.

Numaralanmış cümlelerin hangisinde diğerlerinden farklı bir anlatıcının bakış açısı vardır?

A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.


3. – Allah Allah! Taş nasıl yanar acep?
Çavuş, şaşkınlığını anlamıştı.
– Ne o, dedi. Kömür görmedin mi hiç?
– İlk defa görüyom çavuşum, nasıl yanar bu?
– Yanar, öyle yanar ki pelit odununun beş katı sıcaklık verir.
– Vay canına! Nereden çıkar bu taşlar?
– Bizde yoktur. Uzaklardan gelir.
– Abov! Nasıl gelir?
– Gemiyle getirirler. Çok da pahalı ha. Avuç dolusu para yer bu kara oğlan.
– Niye odun yakmıyoz?
– Odunla yürür mü ulen koca gemi?

Sizin evin ocağı mı sandındı?
Bu parçanın üslup özellikleri ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Diyalog tekniğinden yararlanılmıştır.
B) Ağız özelliklerine yer verilmiştir.
C) Kişileştirme vardır.
D) Anlatım hâkim bakış açısıyla yapılmıştır.
E) Betimleyici anlatıma başvurulmuştur.


4.istanbul’u ilk gördüğünde bütün Anadolu çocukları gibi şa- 7. şıp kaldı. Orman gibi minareler, dağ tepesi gibi kubbeler,
kat kat yapılar ve bunca insan. Yakında bu şehir denize ba-
tar diye düşündü. Öyle ya bunca ağırlığı ufacık kara parça-
sı nasıl çeker? Ne yana baksan deniz. Hele Sarayburnu’n- da öyle yüksek yapılar, öyle kalın duvarlar var ki bayağı korktu. “Bunları yapan ustalar denizi hiç düşünmemişler.” dedi Mehmet kendi kendine. “Hep buraya yapacağınıza bi- raz da bizim oralara yapsanıza hey ustalar!”
Bu metinde aşağıdaki yapı unsurlarından hangisi belirgin değildir?

A) Mekân
B) Zaman D) Olay/Durum
C) Kişi E) Anlatıcı


5. Yine birlikte oynuyor, okuldan eve birlikte dönüyorduk. Bir gün hava çok sıcaktı. Büyük Hoca, bize yarım günlük ta- til verdi. Tıpkı perşembe günkü gibi… Mıstık’la sokağın tozları içinde yavaş yavaş yürüyorduk. Ben terimi sileme- diğim için yüzüm sırılsıklamdı. Büyük, geniş bir yoldan geçiyorduk. Kenarda yığılmış bir duvarın temelleri vardı. Birdenbire karşıdan iri, kara bir köpek çıktı. Koşarak ge- liyordu. Arkasından birkaç adam, kalın sopalarla kovalı- yorlardı. Bize, “Kaçınız, kaçınız, ısıracak!” diye bağırdılar. Korktuk, şaşırdık. Öyle kaldık. Önce ben biraz kendimi toplayarak “Aman, kaçalım!” dedim. Gözleri ateş gibi par- layan köpek bize yetişmişti. O zaman Mıstık “Sen arkama saklan!” diye haykırdı.
Bu parçada aşağıdaki anlatım biçimlerinden hangisi ağır basmaktadır?

A) Mizahi
B) Betimleyici
C) Açıklayıcı
D) Öyküleyici
E) Destansı


6. Yıllardır bu tozlu, örümcekli karanlığa çıkmamıştı. Işığı gören bazı böcekler kaçıştılar. Korktu, çıkmasa mıydı acaba? Fakat yararlı olacağını düşünmek kuvvetlendirdi onu. Gerçekten yardım etmek miydi bu? Acele etmeliydi öyleyse. Feneri yakın bir yere tuttu. Annesiyle babasının resimleri. Aralarında eski bir ayakkabı torbası, kırık bir- kaç lamba. Ne kadar da sevmişlerdi birbirlerini? Torbayı karıştırdı ve nihayet aradığını buldu: Mezuniyette giydiği o kırmızı elbise. Nişanda ne giyeceğine karar veremeyen kızı bunu beğenir miydi?
Bu metinde aşağıdaki çatışma türlerinden hangisi vardır?

A) İnsan ile insan
B) İnsan ile toplum
C) İnsan ile kendisi
D) İnsan ile doğa
E) İnsan ile teknoloji


7.
Tema
Kahraman sayısı
Mekân
Zaman
Bakış açısı
Dostluk
İki
Park
Sabah
Kahraman anlatıcı

Aşağıdaki parçalardan hangisi bu bilgilerin tamamıyla örtüşmektedir?

A) Saat, on biri bir saat geçmişti ve ben hâlâ parkta Sa- mim’i beklemekteydim. Arkadaşım iyidir, hoştur, dü rüsttür, gerçek bir dosttur ancak bu huyu yok mu? Bir türlü değiştiremedi. Geçenlerde galiba Mahmut de- mişti: “Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.”

B)“Âlemçiçekolsaarıbenolsam/Dostdilindentatlıbal bulamadım” sözünün anlamını bir kere daha kavradı Süleyman. Sabah bir telefon gelmişti ve acilen eve gitmesi gerekiyordu fakat yerine bakacak birini bul- malıydı. Tam o anda imdadına isminin anlamını doğ- rularcasına İmdat yetişecekti.

C)Bir cuma sabahıydı ve ben tüm geceyi hastanede geçirmiştim. Sınıf arkadaşım Bünyamin besin zehir- lenmesi yaşamış, bunu fark eder etmez de ilk iş beni aramıştı. Zaten dostluk da bunu gerektirirdi. Neyse ki tehlikeyi atlattı.

D) “Buraya park edilmez.” yazısını görememişim. O gün de sabahtan yapılacak bir sürü iş var. Bir dostumu ziyaret edeceğim, alışveriş yapacağım, çocuğu okul- dan alacağım. Manavdan çıktığımda arabanın yerin- de yeller estiğini görünce elimdeki öteberiyi yere bıra- kıvermişim. Sonrası bir dizi evrak işi.

E) Dostluk illa yan yana olmak değildir. Asıl olan can cana olabilmektir azizim. İnsanların birbirine günay- dın dediği şu dakikalarda sen gurbette şoförlük et mektesin. Ben ise bir parkta göldeki kuğuları seyret- mekteyim. Ama gönüllerimiz bir, biz biriz.


8. Bir ırmağın bu yakasında bir adam varmış. Karşı yakasın- da da başka bir adam. Irmak, geçilmesi zor bir ırmakmış. Bu yakadaki karşı yakadakine seslenmiş: “Hey, karşıya nasıl geçebilirim?” Karşı yakadaki adam hayretle cevap vermiş: “Ne lüzum var, sen zaten karşıdasın.”

Bu parçanın iletisi aşağıdaki sözlerden hangisidir?

A) Nasihat istersen tembele iş buyur.
B) Akıllar gelin olmuş, herkes kendininkini beğenmiş.
C) Kardeşinin saIını karşıya geçirmeye yardım et, göre- ceksin ki sen de karşıdasın.
D) Bencillik insanın istediği gibi yaşaması değil başkala- rına da kendisi gibi yaşamayı önermesidir.
E) Her doğrunun iki yüzü vardır; birini kabullenmeden önce, iki taraftan da bakmak her zaman daha iyidir.

CEVAPLARI

1-  C

2-  C

3-  E

4-  B

5-  D

6-  C

7-  E

8-  E

Yorum yapın