Anasayfa » Dini Hikayeler » İmamı Azamın Elma Hikayesi ve Babası

İmamı Azamın Elma Hikayesi ve Babası

Okurken gerçekten etkilendiğim bir hikayeyi daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Hikaye ibretlik bir hikaye, tabi düşünce yapınız uygun değilse ve bu tür hikayelere farklı gözle bakıyorsanız ona bir şey diyemem.

Hikayenin gerçek olduğuna kesin emin değilim ama aynı hikayeyi çok uzun zaman öncesinde de okumuştum. Bu hikaye imam-ı azam’ın nasıl böyle büyük bir mertebeye ulaştığının ve Aile yapısının da bir çocuğun yetişmesinde ne kadar etkili olduğunun göstergesidir. Elbette bu hikaye tek sebep asla olamaz. Ancak Rabbimin lütfü ve diğer etkenler arasında buda küçük de olsa muhakkak bir etkendir.

 

İMAM-I AZAM’IN BABASI ve ELMA HİKAYESİ

Mezhep imamımız îmam-ı A’zam hazretlerinin babası Numan bin sabit hazretleri gençliğinde bir gün ark kenarında abdest alıyordu. Tam abdest almaya başlayacağı zaman ark sularına kapılıp gelen bir elma gördü. Elmayı nereden geldiğini ve haram veya helal olup olmadığını düşünmeden bir defa ısırdı. Hikmeti ilahi o ana kadar elmanın ne olduğunu düşünmeyen Numan, hemen hata ettiğini ve mutlaka elmanın sahibini bulup helal ettirmesini lazım geldiğini düşündü. Abdestini alıp namazını eda ettikten sonra suyun- geldiği tarafa doğru gitmeye başladı. Elma elinde olduğu halde araya araya elmanın düştüğü bahçeyi ve sahibini buldu.

Bahçenin sahibine meseleyi anlatıp elmayı, yanlışlıkla ısırdığını ve hakkını helal etmesini istedi, İmam-ı Azam hazretlerinin babasının bu hareketi, elma sahibinin dikkatini çekmişti; Hakkını helal edemeyeceğini, hakkını helal etmesi için bazı şartları olduğunu söyledi. Nu’man hazretleri ne isterse yapacağını, yeter ki hakkını helal etmesini isteyip şartının ne olduğunu sordu. Elma sahibi de, hakkını helal etmesi için iki sene bahçesinde çalışması lazım geldiğine ve kendisine iki yıl hizmet etmesinin şart olduğunu söyleyince, Nu’man hazretleri çaresiz kalmıştı; ahirette ceza çekmektense bu dünyada bir şahsa iki sene hizmet etmek daha iyidir diye düşündü ve şartlarını kabul ettiğini söyledi.

Nu’man hazretleri, bir elmayı yanlışlıkla ısırdığı için elmanın sahibine iki sene hizmet etmiş ve adamın işinde canla-başla çalışmıştı, iki sene dolduktan sonra adama; zamanın dolduğunu ve artık hakkını helal etmesini istediğini söyleyince, adam, «yine helal etmiyorum, benim bir kızım var onunla evlenirsen ancak o zaman helal ederim» dedi.

Hazreti Nu’man :

«Olur» dedi. Adam yalnız kızının kusurlu olduğunu, elinin çolak, gözünün kör, ayağının topal, başının kel, kulağının sağır ve ahlas olduğunu söyleyip, iyi düşünmesini ve sonra pişman olmamasını söyledi. Hazreti Nu’man yine düşündü taşındı «ahirette ceza çekmekten iyidir» deyip kızla evlenmeyi de kabul etti…

Adam hazreti Nu’man’a vermek için kızının büyümesini beklemişti… Düğün yapıldı, nikah kıyıldı, zifaf gecesi hazreti Nu’man’a gelinin olduğu odayı gösterdiler. Nu’man hazretleri içeriye girip içer de kendisine söylenen evsafta bir kızın bulunmadığını görünce bir yanlışlık olduğunu zannederek hemen dışarı fırladı ve durumu oradakilere anlattı. Çünkü içer de kayın pederin söylediğinin aksine her azası yerinde genç ve güzel bir kız kendisini karşılamıştı.

Kayın pederi bir yanlışlık olmadığını söyleyerek meseleyi şöyle anlattı:

«Benim kızım kördür, daha harama bakmamıştır. Sağırdır haram dinlememiştir. Topaldır gayri meşru yolda yürümemiştir. v.s.» diye sayıp, «senin hanımın o içer de bekleyendir Allah mesut etsin» dedi.

Daha sonra seneler geçip bu evlilikten İmam-ı A’zam dünyaya geldi. Annesi İmam-ı A’zam’ı hocaya okuması için teslim etmişti, İmam-ı A’zam unvanına kavuşan o zaman henüz üç yaşında bulunan Sabit üç günde Kur’an-ı Kerim’i hatmettiği zaman annesi:

«Ah oğlum baban o elmayı ısırmasa idi sen bir günde hatmedecektin» buyurdu.