Anasayfa » A dan Z ye Bilgiler » Müslüman Ne Demektir ve Gerçek müslüman nedir?

Müslüman Ne Demektir ve Gerçek müslüman nedir?

Selamun aleyküm,

Sevgili kardeşlerim,

Uzun zamandır açmayı düşündüğüm konuyu yazmak nasip oldu. Allah’a hamd olsun.

Müslüman ve mümin tanımları tam olarak bilinmeyince, bizlerin içine düştüğümüz tehlikeleri göremeyip, tedbir alamadığımız gerçeğinden hareketle bu konuyu anlatmayı düşünüyordum.

İnşallah hepimize faydalı olur. Yazıdaki hatalar bana doğrular herkese aittir. Doğru bulduğunuz kısmı alın, uygulayın, anlatın uygulanmasını sağlayın…

Selamlarımla…
aorskaya

MÜSLÜMAN  NEDİR, MÜMİN NEDİR

[/size]

Müslüman ve Mümin terimleri, çoğu Müslümanlar tarafından  doğru olarak bilinemediğinden birbirine karıştırılmaktadır.

Zamanımızda; ülkemizde ve dünyada  müslüman deyince çoğu kişi tarafından akla gelen  ”Hz.Muhammed (A.S.M.) Efendimize bağlı kişi” ve İslam deyince de Hz.Muhammed (A.S.M.) Efendimize indirilen anlaşılıyor. Gerek kuran dışı kaynakların çoğunluğunda, gerekse alim ve din adamlarının sohbet ve vaazlarında, hutbelerde bazen müslüman  bazen mümin terimleri birbiri yerine kullanılıyor ve islamdan da sadece Muhammed peygamberimizin hadis ve sünnetleri olarak bahsediliyor.

Halbuki, insanın ilk yaratıldığından beri tüm insanlara inen din tektir ve o da islamdır. O halde, bütün peygamberler zaten islamı tebliğ etmiş ve uygulamışlardır. Onların tebliğ ettiği din islam olduğuna göre, o zamanki tabileri de Müslüman ve müminler olmaktadır.

Peki gerçekte müslüman ne demektir?

Kutsal Kitabımız Kuran’da bu konuyu inceleyelim.

Kuran Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah(C.C.) tarafından bizlere Sevgisinden lütuf ettiği Kutsal Kitap’tır ve Allah(C.C.)’ın Ayetlerinden (sözlerinden) oluşur. Bu nedenle hiçbir söz Allah’ın Sözü yani ayetler karşısında duramaz. 

Halbuki bazı aklı evvellerin imansızların oyununa gelerek iddia ettikleri hadislerin, ayetleri nesh (değiştireceği/iptal edeceği)  edeceği sözü de kendiliğinden çürümektedir.

Bu nedenle müslüman ve mümin deyimleri  bu bakış açısı ile incelenmez ise anlaşılmayabilir.

Kuran’ı incelediğimizde Mümin ve Müslüman terimlerinin aynı yerde, iki farklı kimliği gösterecek şekilde kullanıldığı görülür. 

Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar  Mümin erkekler ve Mümin kadınlar taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar  doğru erkekler ve doğru kadınlar  sabreden erkekler ve sabreden kadınlar  mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar  sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar  oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar  ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar  Allah’ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah  bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzab-35)

Bu ayette dikkat edilirse  müslüman ve mümin deyimleri aynı yerde birlikte yer alıyor. Demek ki müslüman ve mümin aynı şey demek değildir.

Yüce Allah(C.C.) Kuddüs’tür-her türlü noksan sıfattan münezzehtir. Terimleri rastgele kullanmak biz sıradan insanlar için düşünülebilirse de- haşa Allah(C.C.) için düşünülemez. Allah(C.C.) aynı ayet içinde hem mümin ve hem de müslüman terimi kullandığına göre mümin ve müslüman aynı şey değildir.

Peki o zaman müslüman nedir? Şimdi ayetlerle adım adım bakalım nereye gidiyoruz!

1-   Müslümanın; müslim, İslam olan olduğunu yani,  dine teslim olan kimse olduğunu anlıyoruz. 

Din ise peygamberler ve kitaplara göre yaşanabilir. Ancak zamanımızda peygamber olmadığından kitaplara bakılarak yaşanabilir.

Yine, zamanımızda din, yani islam; diğer kitaplar bozulmaya uğradığından, bozulmadan kalan ve kıyamete kadar bize rehberlik edecek olan kuranla yaşanabilir. Bu nedenle son peygamberimizden sonra islam = kuran olmaktadır.

Aşağıdaki ayete bakarsak; iki peygamberimizin de; tek olan islam dinine teslim olmayı vasiyet ettiğini görürüz. Böylece Müslümanın islama teslim olan tanımını görürüz.

”İbrahim de bunu kendi oğullarına vasiyet etti Yakup da”Oğullarım Allah sizin için bu dini seçti, o halde sadece müslümanlar olarak ölünüz”(dedi))” (Bakara-132)

2-   Müslümanın; Allah’ın Peygamberleri arasında fark gözetmeyen, onlara inenlerin hepsine iman eden  ve  Allah’a boyun eğen, yani  Allah’a teslim olan, olduğunu anlıyoruz.

Aşağıdaki ayetlerden, Müslümanın hem kitapların hepsine iman etmesini, hem de peygamberler arsında ayrım yapmamasını, bunları koruyarak rabbimize teslim olanlar olması gerektiğini görüyoruz.

”Deyiniz ki  «Biz  Allah’a iman ettik ve bize ne indirildiyse  İbrahim’e  İsmail’e  İshak’a  Yakup’a ve torunlarına ne indirildiyse  Musa’ya ve İsa’ya ne indirildiyse ve bütün Peygamberlere Rablerinden ne verildiyse hepsine iman ettik. Biz onların arasında fark gözetmeyiz ve biz ancak O’na boyun eğen (müslümanlar)ız.»”(Bakara-136)

”De ki: «Biz  Allah’a  bize indirilene; İbrahim’e  İsmail’e  İshak’a  Yakub’a ve torunlarına indirilene; Musa’ya İsa’ya  Peygamberlere Rablerinden verilene inandık iman getirdik. Onlardan hiçbiri arasında ayırım yapmayız ve biz  ancak O’na boyun eğen (müslümanlar)ız!»(Ali-imran-84)

3-   Allah’tan başkasına tapmayan, Allah’a şirk koşmayan, Başkalarını ilahlaştırmayan kimselere Müslüman denir. 

Şimdi bu tanıma dikkat edilirse; bu tanımın tam da kelimeyi tevhid olduğunu, yani Allah’ı birlediğini görürüz. Yani bu tanımla “LA İLAHE İLLALLAH” dendiğini görürüz.

”De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim  O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse  deyin ki: «Şahit olun biz müslümanlarız».(Ali-imran-64)

Yukarıdaki ayete dikkatlice bakarsak; Ehli kitabın davet edildiği söz, “LA İLAHE İLLALLAH” olmakta olduğunu görürüz.

Ehli kitap, bu söze uymaya (söylemeye değil) davet ediliyor ve yüz çevirirlerse, “şahit olun, biz Müslümanız” denmesi emrediliyor.

İşte, Müslüman tanımı da burada ayrıca ortaya çıkıyor. “LA İLAHE İLLALLAH” deyimine uygun şekillerde yaşamayı kabul etmek  oluyor.

Şimdi burada yeri gelmişken, Müslümanların düştüğü bir tuzağa dikkat çekmek istiyorum.

Şeytan ve dostları, “Müslümanın kalbinde zerre iman olsa, günahlarının bedelini öder ve cennete gider “ diyerek, bunu önce dini az bir dünya menfaatine değişen ve kendine islam alimi denilen zalimlere kabul ettirirler.  Sonra da onlar aracılığıyla, kurandan bağı koparılarak, islam konusunda cahil bırakılan insanlara bunu kabul ettirirler.

Buna inanan, kurandan haberi olmayan cahillerde dine uygun yaşamada gevşek davranarak dini zafiyetlere düşerler ve ebedi cehennemlik olabilirler.

Halbuki, yukarıdaki tanımlara baktığımızda; Müslümanın kalbinde zerre iman olamayacağını, tam iman olacağını görürüz. İmanı zerre olarak yaşayan, yani bazı şeylere iman edip bazılarına iman etmeyenlerin Müslüman olamayacağını görürüz.

4-    Müslümanın, Allah’a tevekkül eden kişi olduğunu görürüz. 

”Musa dedi ki: «Ey kavmim  eğer siz Allah’a iman etmişseniz  müslümanlarsanız artık yalnızca O’na tevekkül edin.» (Yunus-84)

5-   Müslümanlık, insanın yaratılışından beri vardır. Adem peygamberimiz Müslümandır.

”Onlara (Kur’an) okunduğu zaman: Ona iman ettik. Çünkü o Rabbimizden gelmiş hakikattir.Esasen biz daha önce de müslüman idik  derler.”(Kasas-53)

Hem Hz.Adem (A.S.M.)’den beri İslam’ın olduğunu ve hem de müslüman olduğunu görüyoruz. Sadece Muhammed Peygamber Efendimize bağlı olanlar Müslüman olup, diğerlerine semavi din mensupları demek yanlış olur. Çünkü; daha önce de müslüman idik diyorlar.

6-   Müslüman, kendisi içinde, yakınları içinde verilenlere şükreder. Yine kendisi içinde, kendinden gelenler içinde hidayeti ister. En sonunda Allah’a döneceğini bilir, kabul eder, razı olur.

”Biz insana ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet insan güçlü çağına erip kırk yaşına varınca der ki: Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben müslümanlardanım”(Ahkaf-15)

Şimdi, buraya kadar anlatmaya çalıştığımız tanımı toparlayacak olursak, bunun tam bir Müslümanlığı ifade ettiğini görürüz.

o halde müslümanlığı bir cümle halinde anlatmaya çalışırsak;

MÜSLÜMAN, ALLAH’A TESLİM OLAN, PEYGAMBERLERİ ARASINDA FARK GÖZETMEDEN ONLARA VE KİTAPLARINA İMAN EDEN, İSLAMA TESLİM OLAN, ALLAHTAN BAŞKASINA TAPMAYAN, ŞİRK KOŞMAYAN, BAŞKA İLAHLAR OLMADIĞINI KABUL EDEN, ALLAH’A TEVEKKÜL EDEN, İSLAMIN TÜM İNSANLARA İNEN TEK DİN OLDUĞUNU KABUL EDEN, KENDİNE VE YAKINLARINA VERİLENLERE ŞÜKREDEN, İSYAN ETMEYEN, KENDİ VE SONRAKİLER  İÇİNDE HİDAYET İSTEYEN, ALLAH’A DÖNECEĞİNİ (Allah’ın her şeyi görüp bildiğini, hiçbir şeyin gizli kalmadığını, hesap gününde hesap vereceğini) BİLEN VE KABUL EDEN KİMSEDİR.

Şeklinde anlatabiliriz.

Halbuki, bazı durumlar tam bunları kapsamayabilir.

Müslümanlığın ilk zamanlarında, bunlar tam öğrenilip kabul edilene kadar bir zaman geçer. İşte bu zaman içinde, Müslümanlar kendilerinin, islama yeni girdiklerini, bildiklerinin iman ederek yaşanmış olacağına yetmeyeceğini bilerek hareket
etmeleri  gerekir.

Bu noktada şunu vurgulamak gerekiyor.  Kabul etmek, teslim olmak ile  iman etmek aynı şey değildir.

”Bedeviler iman ettik dediler. De ki iman etmediniz fakat teslim olduk (İslam olduk  boyun eğdik) deyin. Henüz iman kalplerinize girmedi. Eğer Allah’a ve Resulüne itaat ederseniz (Allah) işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Allah Gafur’dur  Rahim’dir” (Hucurat-14)

İşte, yeni Müslümanlığa girenler, tam bir Müslüman olmak için yukarıdaki bütün özelliklere sahip olmalıdır. Aksi halde, Müslümanlığa girmekle beraber, yukarıdaki özelliklere sahip olmaya çalışmazlarsa, Müslüman olamayacaklarını görmeleri bilmeleri gerekir. 

Çünkü Müslüman olmak başka, Müslüman kalmak ise bambaşka şeylerdir.

İşte, Müslüman bu anlatılanlara sahip olan kimseler olurken, mümin ise Müslümanlıktan derece bakımından üstün olarak; sabır ve salatla bunları yerine getiren Müslüman olmaktadır.

Yani Müslüman, başlangıçtan itibaren eksiklerini giderecek davranışlarda bulunarak mümin olmaya çalışır. Mümin, iman eden demektir.

İman ise, Allah’a ve dediklerine inanmak, onlara uygun olarak yaşayarak bunu göstermek demektir.

Bu nedenle, amel imanın bir parçası olmaktadır. Amele dönmeyen iman sadece dilde kalan bir kabul olur ki, insanı mümin olmak bir kenara yukarıda anlattığımız gibi Müslümanlıktan da çıkarır.

Amel imanın, iman amelin gereği olmaktadır. Yoksa, imana dayanmayan ameller de Müslümanlıktan çıkarır.

Yorum yapın