Anasayfa » İSLAM ANSİKLOPEDİSİ » NEML Suresi Arapça ve Türkçe Meali

NEML Suresi Arapça ve Türkçe Meali

 

27/NEML-1: Tâ sîn, tilke âyâtul kur’âni ve kitâbin mubîn(mubînin). (Meâlleri Kıyasla)

Tâ, Sîn. Bunlar, apaçık bir Kitap olan Kur’ân’ın Âyetleri’dir.

 

27/NEML-2: Huden ve buşrâ lil mu’minîn(mu’minîne). (Meâlleri Kıyasla)

Mü’minler için hidayete erdirici ve müjdeleyicidir.

 

27/NEML-3: Ellezîne yukîmûnes salâte ve yu’tûnez zekâte ve hum bil âhıreti hum yûkınûn(yûkınûne). (Meâlleri Kıyasla)

Onlar, namazı ikame ederler, zekâtı verirler ve onlar ki, onlar ahirete yakîn (sahibi) olarak inanırlar.

 

27/NEML-4: İnnellezîne lâ yu’minûne bil âhireti zeyyennâ lehum a’mâlehum fe hum ya’mehûn(ya’mehûne). (Meâlleri Kıyasla)

Muhakkak ki ahirete (ruhun Allah’a ulaşması) inanmayanlara, onların amellerini süsledik. Böylece onlar, (şaşkın bir halde) bocalarlar.

 

27/NEML-5: Ulâikellezîne lehum sûul azâbi ve hum fîl âhıreti humul ahserûn(ahserûne). (Meâlleri Kıyasla)

İşte onlar ki, onlar için azabın kötüsü vardır. Ve onlar ki, onlar ahirette en çok hüsrana uğrayanlardır.

 

27/NEML-6: Ve inneke le tulekkal kur’âne minledun hakîmin alîm(alîmin). (Meâlleri Kıyasla)

Muhakkak ki, (Bu) Kur’ân, sana mutlaka Hakîm (hüküm ve hikmet sahibi) ve Alîm Olan’ın katından (gizli ilminden) ilka ediliyor (ulaştırılıyor).

 

27/NEML-7: İz kâle mûsâ li ehlihî innî ânestu nârâ(nâren), se âtîkum minhâ bi haberin ev âtîkum bi şihâbin kabesin leallekum tastalûn(tastalûne). (Meâlleri Kıyasla)

Musa (A.S), ehline (ailesine): “Gerçekten ben bir ateş farkettim. Size ondan bir haber veya bir (parça) kor halinde ateş getireceğim, böylece siz ısınasınız diye.” demişti.

 

27/NEML-8: Fe lemmâ câehâ nûdiye en bûrike men fîn nâri ve men havlehâ, ve subhânallâhi rabbil âlemîn(âlemîne). (Meâlleri Kıyasla)

Böylece oraya gittiği zaman ona nida edildi: “Ateşin (nur’un) içinde (yanında) ve etrafında bulunanlar mübarek kılındı. Ve âlemlerin Rabbi Allah Sübhan’dır (herşeyden münezzehtir).”

 

27/NEML-9: Yâ mûsâ innehû enallâhul azîzul hakîm(hakîmu). (Meâlleri Kıyasla)

Ey Musa! Muhakkak ki Ben, Azîz (yüce), Hakîm (hüküm ve hikmet sahibi) olan Allah’ım.

 

27/NEML-10: Ve elkı asâk(asâke), fe lemmâ reâhâ tehtezzu ke ennehâ cânnun vellâ mudbiren ve lem yuakkıb, yâ mûsâ lâ tehaf innî lâ yehâfu ledeyyel murselûn(murselûne). (Meâlleri Kıyasla)

“Ve asanı at!” Bunun üzerine (asasını atınca) onun yılan gibi hareket ettiğini görünce, arkasına bakmadan geri dönüp kaçtı. “Ya Musa! Korkma, muhakkak ki Ben(im), Benim yanımda (huzurumda) resûller korkmazlar.”

 

27/NEML-11: İllâ men zaleme summe beddele husnen ba’de sûin fe innî gafûrun rahîm(rahîmun). (Meâlleri Kıyasla)

Ancak zulmedenler hariç. Ama kim kötülüğü işledikten sonra iyiliğe (mürşidine tâbî olup günahlarını sevaba) çevirirse, o zaman muhakkak ki Ben, Gafûr’um (mağfiret eden, günahları sevaba çeviren) Rahîm’im (Rahîm esmasıyla tecelli eden).

 

27/NEML-12: Ve edhıl yedeke fî ceybike tahruc beydâe min gayri sûin fî tis’ı âyâtin ilâ fir’avne ve kavmih(kavmihî), innehum kânû kavmen fâsikîn(fâsikîne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve elini koynuna sok. Onu kusursuz beyaz olarak çıkar. Bu (âyet, mucize) firavuna ve onun kavmine (ait) dokuz âyet içindedir. Muhakkak ki onlar, fasık bir kavim oldular.

 

27/NEML-13: Fe lemmâ câethum âyâtunâ mubsıraten kâlû hâzâ sihrun mubîn(mubînun). (Meâlleri Kıyasla)

Âyetlerimiz onlara görünür olduğu zaman; “Bu apaçık bir sihirdir.” dediler.

 

27/NEML-14: Ve cehadû bihâ vesteykanethâ enfusuhum zulmen ve uluvvâ(uluvven), fenzur keyfe kâne âkıbetul mufsidîn(mufsidîne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve onu, yakîn (kesin) olarak bildikleri (inandıkları) halde, nefslerine zulmederek ve büyüklenerek bile bile inkâr ettiler. Öyleyse müfsitlerin (fesatçıların) akıbetlerinin nasıl olduğuna bak!

 

27/NEML-15: Ve lekad âteynâ dâvûde ve suleymâne ilmâ(ilmen), ve kâlal hamdu lillâhillezî faddalenâ alâ kesîrin min ibâdihil mu’minîn(mu’minîne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve andolsun ki Dâvud (a.s)’a ve Süleyman (a.s)’a ilim verdik. Ve (onlar): “Mü’min kullarının çoğundan bizi üstün kılan Allah’a hamdolsun.” dediler.

 

27/NEML-16: Ve varise suleymânu dâvûde ve kâle yâ eyyuhen nâsu ullimnâ mentıkat tayrı, ve ûtînâ min kulli şey’(şey’in), inne hâzâ le huvel fadlul mubîn(mubînu). (Meâlleri Kıyasla)

Ve Süleyman (a.s), Dâvud (a.s)’a varis oldu. Ve: “Ey insanlar! Kuş dili bize öğretildi. Bize herşeyden verildi. Muhakkak ki bu, apaçık bir fazldır.” dedi.

 

27/NEML-17: Ve huşire li suleymâne cunûduhu minel cinni vel insi vet tayrı fe hum yûzeûn(yûzeûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve Süleyman (A.S) için cinlerden, insanlardan ve kuşlardan ordular toplandı. Sonra da onlar düzenlendi.

 

27/NEML-18: Hattâ izâ etev alâ vâdin nemli kâlet nemletun yâ eyyuhen nemludhulû mesâkinekum, lâ yahtımennekum suleymânu ve cunûduhu ve hum lâ yeş’urûn(yeş’urûne). (Meâlleri Kıyasla)

Karınca vadisine geldikleri zaman bir karınca şöyle dedi: “Ey karıncalar, yuvalarınıza giriniz! Süleyman (A.S) ve onun orduları, farkında olmadan sakın sizi ezmesin.”

 

27/NEML-19: Fe tebesseme dâhıken min kavlihâ ve kâle rabbi evzı’nî en eşkure ni’metekelletî en’amte aleyye ve alâ vâlideyye ve en a’mele salihan terdâhu ve edhılnî bi rahmetike fî ibâdikes sâlihîn(sâlihîne). (Meâlleri Kıyasla)

Bunun üzerine (Süleyman A.S), onun sözüne gülerek tebessüm etti. Ve: “Rabbim, bana, anne ve babama en’am buyurduğun ni’metlere şükretmekte ve Senin razı olduğun salih amel (nefs tezkiyesi) yapmakta beni başarılı kıl. Ve beni, rahmetinle salih kullarının arasına dahil et.” dedi.

 

27/NEML-20: Ve tefekkadat tayra fe kâle mâliye lâ eral hudhude em kâne minel gâibîn(gâibîne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve kuşları yokladı (teftiş etti). Sonra: “Hüdhüd’ü niçin ben göremiyorum, yoksa o kaybolanlardan mı oldu?” dedi.

 

27/NEML-21: Le uazzibennehu azâben şedîden ev le ezbehannehû ev le ye’tiyennî bi sultânin mubîn(mubînin). (Meâlleri Kıyasla)

Ona mutlaka şiddetli azap edeceğim veya onu mutlaka boğazlayacağım (keseceğim). Ya da bana kesin olarak apaçık bir delil getirsin.

 

27/NEML-22: Fe mekese gayre baîdin fe kâle ehattu bi mâ lem tuhıt bihî ve ci’tuke min sebein bi nebein yakîn(yakînin). (Meâlleri Kıyasla)

Çok geçmeden geldi. Ve: “Senin ihata edemediğin bir şeyi, ben ihata ettim (öğrendim). Seba’dan sana yakîn (kesin) bir haber getirdim.” dedi.

 

27/NEML-23: İnnî vecedtumreeten temlikuhum ve ûtiyet min kulli şey’in ve lehâ arşun azîm(azîmun). (Meâlleri Kıyasla)

Gerçekten ben, onlara melik olan (hükümdarlık yapan) bir hanım buldum. Ona, herşeyden verilmiş ve onun büyük bir arşı (tahtı) var.

 

27/NEML-24: Vecedtuhâ ve kavmehâ yescudûne liş şemsi min dûnillâhi ve zeyyene lehümuş şeytânu a’mâlehum fe saddehum anis sebîli fe hum lâ yehtedûn(yehtedûne). (Meâlleri Kıyasla)

Onu ve kavmini Allah’ın yerine güneşe secde ederken buldum. Ve şeytan, onlara yaptıklarını süslemiş ve böylece (Allah’ın) sebîlinden (yolundan) men etmiş. Bu sebeple onlar hidayette değiller.

 

27/NEML-25: Ellâ yescudû lillâhillezî yuhriculhab’e fîs semâvâti vel ardı ve ya’lemu mâ tuhfûne ve mâ tu’linûn(tu’linûne). (Meâlleri Kıyasla)

Göklerde ve yerde saklı olanı (meydana) çıkaran ve sizin sakladığınızı da açıkladığınızı da bilen Allah’a, nasıl secde etmezler?

 

27/NEML-26: Allâhu lâ ilâhe illâ huve rabbul arşil azîm(azîmi). (Meâlleri Kıyasla)

O Allah ki, arşıl azîm’in Rabbidir. O’ndan başka İlâh yoktur.

 

27/NEML-27: Kâle se nenzuru e sadakte em kunte minel kâzibîn(kâzibîne). (Meâlleri Kıyasla)

(Süleyman A.S): “Sen doğru mu söyledin yoksa yalancılardan mısın (yalancılardan mı oldun) bakacağız.” dedi.

 

27/NEML-28: İzheb bi kitâbî hâzâ fe elkıh ileyhim summe tevelle anhum fenzur mâzâ yerciûn(yerciûne). (Meâlleri Kıyasla)

Bu yazımı (mektubumu) götür, böylece onlara (onu) at (ulaştır). Sonra onlardan (geri) dön, neye dönecekler (ne cevap verecekler) bak!

 

27/NEML-29: Kâlet yâ eyyuhel meleu innî ulkıye ileyye kitâbun kerîm(kerîmun). (Meâlleri Kıyasla)

(Sebe Melikesi): “Ey ileri gelenler! Gerçekten bana kerim (kıymetli) bir yazı (mektup) bırakıldı.” dedi.

 

27/NEML-30: İnnehu min suleymâne ve innehu bismillâhir rahmânir rahîm(rahîmi). (Meâlleri Kıyasla)

Muhakkak ki o Süleyman (A.S)’dan. Ve gerçekten o, Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adı’yla (başlıyor).

 

27/NEML-31: Ellâ ta’lû aleyye ve’tûnî muslimîn(muslimîne). (Meâlleri Kıyasla)

Bana karşı büyüklük taslamayın. Ve bana teslim olmak üzere gelin.

 

27/NEML-32: Kâlet yâ eyyuhel meleu eftûnî fî emrî, mâ kuntu kâtıaten emren hattâ teşhedûn(teşhedûni). (Meâlleri Kıyasla)

(Sebe Melikesi): “Ey ileri gelenler! İşimde bana fetva verin (reyinizi bildirin). Siz şahitlik etmedikçe (yanımda bulunup fetva vermedikçe) ben kat’i (kesin) emir verecek değilim.” dedi.

 

27/NEML-33: Kâlû nahnu ûlû kuvvetin ve ûlû be’sin şedîdin vel emru ileyki fenzurî mâzâ te’murîn(te’murîne). (Meâlleri Kıyasla)

“Biz kuvvetli ve çok büyük savaş gücü sahibiyiz. Ve emir senindir. Öyleyse sen bak (karar ver), ne emir vereceksin?” dediler.

 

27/NEML-34: Kâlet innel mulûke izâ dehalû karyeten efsedûhâ ve cealû eizzete ehlihâ ezilleh(ezilleten), ve kezâlike yef’alûn(yef’alûne). (Meâlleri Kıyasla)

(Sebe Melikesi): “Muhakkak ki melikler (hükümdarlar), bir ülkeye girdikleri zaman, onu ifsad ederler (bozguna uğratırlar) ve onun halkının izzet sahibi olanlarını zillete düşürürler. Ve işte onlar böyle yaparlar.” dedi.

 

27/NEML-35: Ve innî mursiletun ileyhim bi hediyyetin fe nâzıratun bime yerciul murselûn(murselûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve muhakkak ki ben onlara hediye ile resûller göndereceğim. Böylece bakalım resûller (elçiler) ne ile dönecekler?

 

27/NEML-36: Fe lemmâ câe suleymâne kâle e tumiddûneni bi mâlin fe mâ âtâniyallâhu hayrun mimmâ âtâkum, bel entum bi hediyyetikum tefrahûn(tefrahûne). (Meâlleri Kıyasla)

Bunun üzerine (resûller hediyelerle) Süleyman (A.S)’a geldikleri zaman (Süleyman A.S): “Bana mal ile yardım mı ediyorsunuz? Allah’ın bana verdiği şeyler, size verdiği şeylerden daha hayırlı. Hayır, siz hediyenizle seviniyorsunuz (övünüyorsunuz).” dedi.

 

27/NEML-37: İrcı’ ileyhim fe le ne’tiyennehum bi cunûdin lâ kıbele lehum bihâ ve le nuhricennehum minhâ ezilleten ve hum sâgırûn(sâgırûne). (Meâlleri Kıyasla)

Onlara (geri) dön. Bundan sonra mutlaka onların karşı koyamayacakları ordularla onlara geliriz. Ve mutlaka onları küçük düşürerek, zilletle oradan çıkarırız.

 

27/NEML-38: Kâle yâ eyyuhel meleu eyyekum ye’tînî bi arşihâ kable en ye’tûnî muslimîn(muslimîne). (Meâlleri Kıyasla)

(Süleyman A.S): “Ey ileri gelenler! Onlar teslim olmak üzere bana gelmeden önce, onun tahtını hanginiz bana getirir?” dedi.

 

27/NEML-39: Kâle ıfrîtun minel cinni ene âtîke bihî kable en tekûme min makâmik(makâmike) ve innî aleyhi le kaviyyun emîn(emînun). (Meâlleri Kıyasla)

Cinlerden ifrit: “Sen, makamından kalkmadan önce onu sana getiririm. Muhakkak ki ben, ona (onu gerçekleştirebileceğime) kuvvetle eminim.” dedi.

 

27/NEML-40: Kâlellezî indehu ilmun minel kitâbi ene âtîke bihî kable en yertedde ileyke tarfuk(tarfuke), fe lemmâ reâhu mustekırran indehu kâle hâzâ min fadlı rabbî, li yebluvenî e eşkur em ekfur(ekfuru), ve men şekere fe innemâ yeşkuru li nefsih(nefsihî) ve men kefere fe inne rabbî ganiyyun kerîm(kerîmun). (Meâlleri Kıyasla)

Kitaptan ilmi olan kişi (Hızır A.S): “Ben onu, sen gözünü açıp kapamadan önce sana getiririm.” dedi. (Süleyman A.S) böylece onun yanında (önünde) durduğunu görünce: “Bu Rabbimin bir fazlıdır (lütfudur), ben şükredecek miyim yoksa küfür (nankörlük) mü edeceğim diye beni imtihan etmek için.” dedi. Ve kim şükrederse sadece kendi nefsi için şükreder. Ve kim küfrederse o taktirde muhakkak ki benim Rabbim Gani’dir, Kerim’dir.

 

27/NEML-41: Kâle nekkirû lehâ arşehâ nenzur e tehtedî em tekûnu minellezîne lâ yehtedûn(yehtedûne). (Meâlleri Kıyasla)

(Süleyman A.S): “Onun tahtının şeklini değiştirin. Bakalım hidayete erecek mi, yoksa hidayete ermeyenlerden mi olacak?” dedi.

 

27/NEML-42: Fe lemmâ câet kîle e hâkezâ arşuk(arşuki), kâlet ke ennehu huve ve ûtînel ilme min kablihâ ve kunnâ muslimîn(muslimîne). (Meâlleri Kıyasla)

Böylece geldiği zaman ona: “Senin tahtın bunun gibi miydi (böyle miydi)?” denildi. (Sebe Melikesi): “Sanki o.” dedi. Ve (Süleyman A.S): “İlim bize ondan önce verildi. Ve biz müslümanlar, (Allah’a teslim olanlar) olduk.”

 

27/NEML-43: Ve saddehâ mâ kânet ta’budu min dûnillâh(dûnillâhi), innehâ kânet min kavmin kâfirîn(kâfirîne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve Allah’tan başka taptığı şeyler ona mani oldu. Muhakkak ki o, kâfirler kavmindendi.

 

27/NEML-44: Kîle lehadhulîs sarh(sarha), fe lemmâ raethu hasibethu lucceten ve keşefet an sâkayhâ, kâle innehu sarhun mumerradun min kavârîr(kavârîra), kâlet rabbi innî zalemtu nefsî ve eslemtu mea suleymâne lillâhi rabbil âlemîn(âlemîne). (Meâlleri Kıyasla)

Ona: “Köşke gir.” denildi. Onu gördüğü zaman derin su zannetti ve ayaklarını açtı (eteklerini çekti). (Süleyman A.S): “Muhakkak ki o, parlak, billur camdan bir köşktür.” dedi. (Sebe Melikesi): “Rabbim, muhakkak ki ben, nefsime zulmettim ve Süleyman (A.S)’la beraber alemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum.” dedi.

 

27/NEML-45: Ve lekad erselnâ ilâ semûde ehâhum sâlihan eni’budûllâhe fe izâhum ferîkâni yahtesımûn(yahtesımûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve andolsun ki, Semud kavmine “Allah’a kul olsunlar” diye onların kardeşi Salih (A.S)’ı gönderdik. Fakat onlar o zaman hasım olan (çekişen) iki grup oldular.

 

27/NEML-46: Kâle yâ kavmi lime testa’cilûne bîs seyyieti kablel haseneh(haseneti), lev lâ testagfirûnallâhe leallekum turhamûn(turhamûne). (Meâlleri Kıyasla)

(Salih A.S) dedi ki: “Ey kavmim! Niçin hasenattan önce seyyiat için acele ediyorsunuz? Allah’tan mağfiret dileseniz olmaz mı? Böylece rahmet olunasınız diye.”

 

27/NEML-47: Kâlût tayyernâ bike ve bi men meak(meake), kâle tâirukum indallâhi bel entum kavmun tuftenûn(tuftenûne). (Meâlleri Kıyasla)

“Sen ve seninle beraber olanlar, bize uğursuzluk getirdiniz.” dediler. (Salih A.S): “Sizin uğursuzluğunuz Allah’ın katındadır. Hayır, siz fitneye düşmüş bir kavimsiniz.” dedi.

 

27/NEML-48: Ve kâne fîl medîneti tis’atu rahtın yufsidûne fîl ardı ve lâ yuslihûn(yuslihûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve şehirde dokuz kişilik bir grup vardı ki; yeryüzünde fesat çıkarıyorlar ve ıslâh etmiyorlardı.

 

27/NEML-49: Kâlû tekâsemû billâhi le nubeyyitennehu ve ehlehu summe le nekûlenne li veliyyihî mâ şehidnâ mehlike ehlihî ve innâ le sâdikûn(sâdikûne). (Meâlleri Kıyasla)

Allah’a kasem (yemin) ederek dediler ki: “Biz geceleyin mutlaka ona ve ailesine baskın düzenleyelim (onları öldürelim). Sonra da onun dostlarına (muhakkak ki) onun ailesinin helâk edilmesine şahit olmadık ve gerçekten biz sadıklarız (doğru söyleyenleriz).” diyelim.

 

27/NEML-50: Ve mekerû mekran ve mekernâ mekran ve hum lâ yeş’urûn(yeş’urûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve hile düzenlediler. Ve Biz de (onlara) hile düzenledik, fakat onlar farkına varmadılar.

 

27/NEML-51: Fenzur keyfe kâne âkıbetu mekrihim ennâ demmernâhum ve kavmehum ecmeîn(ecmeîne). (Meâlleri Kıyasla)

Bundan sonra onların hilelerinin sonunun nasıl olduğuna bak ki, onları ve onların kavminin tamamını nasıl yok ettik.

 

27/NEML-52: Fe tilke buyûtuhum hâviyeten bimâ zalemû, inne fî zâlike le âyeten li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne). (Meâlleri Kıyasla)

İşte onların zulümleri sebebiyle çökmüş olan evleri! Muhakkak ki bilen kavim için bunda, mutlaka bir âyet (delil) vardır.

 

27/NEML-53: Ve enceynellezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve âmenû olan (Allah’a ulaşmayı dileyen) ve (bu sebeple) takva sahibi olanları kurtardık.

 

27/NEML-54: Ve lûtan iz kâle li kavmihî ete’tûnel fâhışete ve entum tubsırûn(tubsırûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve Lut (A.S), kavmine şöyle demişti: “Siz gördüğünüz halde fahişeliğe (kötülüğe) mi geliyorsunuz?”

 

27/NEML-55: E innekum le te’tûner ricâle şehveten min dûnin nisâi, bel entum kavmun techelûn(techelûne). (Meâlleri Kıyasla)

Siz, gerçekten kadınlar yerine erkeklere mi şehvetle geliyorsunuz? Hayır, siz cahil bir kavimsiniz.

 

27/NEML-56: Fe mâ kâne cevâbe kavmihî illâ en kâlû ahricû âle lûtın min karyetikum innehum unâsun yetetahherûn(yetetahherûne). (Meâlleri Kıyasla)

Fakat onun kavminin cevabı: “Lut’un ailesini ülkenizden çıkarın, çünkü onlar temiz kalmak isteyen insanlar.” demekten başka bir şey olmadı.

 

27/NEML-57: Fe enceynâhu ve ehlehû illemreetehu kaddernâhâ minel gâbirîn(gâbirîne). (Meâlleri Kıyasla)

Böylece onu ve ailesini, hanımı hariç (olmak üzere) kurtardık. Onu geride kalanlardan taktir ettik.

 

27/NEML-58: Ve emtarnâ aleyhim matarâ(metaran), fe sâe matarul munzerîn(munzerîne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve onların üzerine yağmur yağdırdık. Öyle bir yağmur ki, uyarılanların yağmuru çok kötü oldu.

 

27/NEML-59: Kulil hamdu lillâhi ve selâmun alâ ibâdihillezînastafâ, âllâhu hayrun emmâ yuşrikûn(yuşrikûne). (Meâlleri Kıyasla)

De ki: “Hamd, Allah’a aittir (Allah içindir, Allah’adır). Ve selâm, onun seçtiği kullarının üzerinedir. Allah mı, yoksa onların şirk koştuğu şeyler mi hayırlıdır?”

 

27/NEML-60: Emmen halakas semâvâti vel arda ve enzele lekum mines semâi mâ’(mâen), fe enbetnâ bihî hadâika zâte behceh(behcetin), mâ kâne lekum en tunbitû şecerehâ, e ilâhun meallâh(meallâhi), bel hum kavmun ya’dilûn(ya’dilûne). (Meâlleri Kıyasla)

Veya semaları ve yeryüzünü yaratan ve sizin için gökten su indiren mi? Böylece onunla güzel bahçeler yetiştirdik. Onun ağaçlarını dahi yetiştirmeniz sizin için (mümkün) olamaz. Allah ile beraber bir (başka) ilâh mı? Hayır, onlar (Allah’a başka bir ilâhı) denk tutan bir kavim.

 

27/NEML-61: Emmen cealel arda karâren ve ceale hılâlehâ enhâren ve ceale lehâ revâsiye ve ceale beynel bahreyni hâcizâ(hâcizen), e ilâhun meallâh(meallâhi), bel ekseruhum lâ ya’lemûn(ya’lemûne). (Meâlleri Kıyasla)

Yoksa arzı karar yeri kılan ve onun aralarında (yeryüzünde) nehirler kılan (akıtan) ve orada (sabit) dağlar kılan ve iki deniz arasında perde kılan mı? Allah ile beraber bir (başka) ilâh mı? Hayır, onların çoğu bilmezler.

 

27/NEML-62: Emmen yucîbul mudtarra izâ deâhu ve yekşifus sûe ve yec’alukum hulefâel ard(ardı), e ilâhun meallâh(meallâhi), kalîlen mâ tezekkerûn(tezekkerûne). (Meâlleri Kıyasla)

Yoksa darda kalan kişi, ona dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü gideren ve sizi yeryüzünde halifeler kılan mı? Allah ile beraber bir (başka) ilâh mı? Ne kadar az tezekkür ediyorsunuz?

 

27/NEML-63: Emmen yehdîkum fî zulumâtil berri vel bahri ve men yursilur riyâha buşren beyne yedey rahmetih(rahmetihî), e ilâhun meallâh(meallâhi), teâlallâhu ammâ yuşrikûn(yuşrikûne). (Meâlleri Kıyasla)

Yoksa sizi, denizin ve karanın karanlığından hidayete erdiren mi? Rahmetinin önünde müjdeleyici olarak rüzgârlar gönderen mi? Allah ile beraber bir (başka) ilâh mı? Yüce Allah, onların şirk koştuğu şeylerden yücedir (münezzehtir).

 

27/NEML-64: Emmen yebdeul halka summe yuîduhu ve men yerzukukum mines semâi vel ard(ardı), e ilâhun meallâh(meallâhi), kul hâtû burhânekum in kuntum sâdikîn(sâdikîne). (Meâlleri Kıyasla)

Yoksa ilk defa yaratan sonra da onu (geri) döndürecek olan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber bir (başka) ilâh mı? (Onlara) de ki: “Eğer siz doğru söyleyenlerseniz, delillerinizi getirin.”

 

27/NEML-65: Kul lâ ya’lemu men fîs semâvâti vel ardıl gaybe illallâh(illallâhu) ve mâ yeş’urûne eyyâne yub’asûn(yub’asûne). (Meâlleri Kıyasla)

De ki: “Göklerde ve yeryüzünde gaybı, Allah’tan başka kimse bilemez. Ve ne zaman beas edileceklerinin bilincinde (şuurunda) olamazlar.”

 

27/NEML-66: Beliddâreke ilmuhum fîl âhıreh(âhıreti), bel hum fî şekkin minhâ, bel hum minhâ amûn(amûne). (Meâlleri Kıyasla)

Hayır, ahiret hakkında onların ilimleri tamamlandı (bilgiler tamamen onlara verildi). Aksine onlar, (hâlâ) ondan (ahiretten) şüphe içindeler. Hayır, onlar, ona (ahiret delillerine) karşı kördürler (onları anlayacak basiretleri yoktur).

 

27/NEML-67: Ve kâlellezîne keferû e izâ kunnâ turâben ve âbâunâ e innâ le muhracûn(muhracûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve kâfirler (şöyle) dediler: “Babalarımız ve biz toprak olduktan sonra mı? Gerçekten biz, mutlaka (topraktan) çıkarılacak mıyız?”

 

27/NEML-68: Lekad vuıdnâ hâzâ nahnu ve âbâunâ min kablu in hâzâ illâ esâtîrul evvelîn(evvelîne). (Meâlleri Kıyasla)

Andolsun ki bu, bize ve daha önce de babalarımıza vaadedilmişti. Ancak bunlar (sadece) evvelkilerin (efsaneleridir).

 

27/NEML-69: Kul sîrû fîl ardı fenzurû keyfe kâne âkibetul mucrimîn(mucrimîne). (Meâlleri Kıyasla)

(Onlara) de ki: “Yeryüzünde dolaşın! Böylece bakın, mücrimlerin (suçluların) akıbeti (sonu) nasıl oldu?”

 

27/NEML-70: Ve lâ tahzen aleyhim ve lâ tekun fî daykın mimmâ yemkurûn(yemkurûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve artık onlara üzülme (onlar için mahzun olma)! Ve onların kurduğu tuzaklardan (onların yaptığı hilelerden) bir sıkıntı içinde olma!

 

27/NEML-71: Ve yekûlûne metâ hâzel va’du in kuntum sâdıkîn(sâdıkîne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve (onlar): “Eğer sadıklarsanız (doğru söyleyenlerseniz), bu vaad ne zaman?” derler.

 

27/NEML-72: Kul asâ en yekûne radife lekum ba’dullezî testa’cilûn(testa’cilûne). (Meâlleri Kıyasla)

De ki: “Belki de acele istediklerinizin bir kısmı sizi takip ediyordur (belki yakında size ulaşacaktır).”

 

27/NEML-73: Ve inne rabbeke le zû fadlın alen nâsi ve lâkinne ekserehum lâ yeşkurûn(yeşkurûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve muhakkak ki senin Rabbin, insanlara karşı fazl (lütuf) sahibidir. Ve lâkin onların çoğu şükretmiyorlar.

 

27/NEML-74: Ve inne rabbeke le ya’lemu mâ tukinnu sudûruhum ve mâ yu’linûn(yu’linûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve muhakkak ki senin Rabbin, şüphesiz onların göğüslerinde gizli olanı da açıkladıklarını da bilir.

 

27/NEML-75: Ve mâ min gâibetin fîs semâi vel ardı illâ fî kitâbin mubîn(mubînin). (Meâlleri Kıyasla)

Ve gökte ve yeryüzünde gaib (gizli) ne varsa Kitab-ı Mübîn (Levh-i Mahfuz)’de vardır.

 

27/NEML-76: İnne hâzel kur’âne yakussu alâ benî isrâîle ekserellezî hum fîhi yahtelifûn(yahtelifûne). (Meâlleri Kıyasla)

Muhakkak ki bu Kur’ân, İsrailoğulları’na çoğunda ihtilâf ettikleri şeylerin (gerçeklerini) anlatıyor.

 

27/NEML-77: Ve innehu le huden ve rahmetun lil mu’minîn(mu’minîne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve muhakkak ki O, mü’minler için mutlaka Hidayet ve Rahmet’tir.

 

27/NEML-78: İnne rabbeke yakdî beynehum bi hukmihî, ve huvel azîzul alîm(alîmu). (Meâlleri Kıyasla)

Muhakkak ki senin Rabbin, onların arasında kendi hükmünü verecek. Ve O; Azîz’dir (yüce), Alîm’dir (en iyi bilen).

 

27/NEML-79: Fe tevekkel alâllâh(alâllâhi), inneke alel hakkıl mubîn(mubîni). (Meâlleri Kıyasla)

Öyleyse sen, Allah’a tevekkül et. Muhakkak ki sen, apaçık (bir şekilde) hak üzeresin.

 

27/NEML-80: İnneke lâ tusmiul mevtâ ve lâ tusmius summed duâe izâ vellev mudbirîn(mudbirîne). (Meâlleri Kıyasla)

Muhakkak ki sen, ölülere işittiremezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da (Allah’ın) davetini işittiremezsin.

 

27/NEML-81: Ve mâ ente bi hâdîl umyi an dalâletihim, in tusmiu illâ men yu’minu bi âyâtinâ fe hum muslimûn(muslimûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve sen, körleri dalâletlerinden (çevirip) hidayete erdirecek değilsin. Sen, ancak âyetlerimize inananlara işittirebilirsin. İşte onlar, teslim olanlardır.

 

27/NEML-82: Ve izâ vakaal kavlu aleyhim ahracnâ lehum dâbbeten minel ardı tukellimuhum ennen nâse kânû bi âyâtinâ lâ yûkınûn(yûkınûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve onların üzerine (Allah’ın Kitap’ta söylediği) söz vuku bulunca, onlara arzdan dabbe çıkardık (çıkarırız). İnsanların (Kitap’taki) âyetlerimize yakîn hasıl etmediklerini söyleyecek.

 

27/NEML-83: Ve yevme nahşuru min kulli ummetin fevcen mimmen yukezzibu bi âyâtinâ fe hum yûzeûn(yûzeûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve o gün, bütün ümmetlerden, âyetlerimizi tekzip edenleri (yalanlayanları) grup grup haşredeceğiz (toplayacağız). Böylece onlar (72 fırka) biraraya getirilir.

 

27/NEML-84: Hattâ izâ câû kâle e kezzebtum bi âyâtî ve lem tuhîtû bihâ ılmen em mâzâ kuntum ta’melûn(ta’melûne). (Meâlleri Kıyasla)

Onlar geldikleri zaman (Allah onlara): “Onu ilmen ihata edemediniz de mi âyetlerimi tekzip ettiniz (yalanladınız)? Yoksa yapmış olduğunuz nedir (başka bir sebep mi var)?” dedi.

 

27/NEML-85: Ve vakaal kavlu aleyhim bimâ zalemû fe hum lâ yentıkûn(yentıkûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve zulümleri sebebiyle onların üzerine (Allah’ın) sözü vaki oldu (yerine geldi). Artık onlar konuşamaz.

 

27/NEML-86: E lem yerev ennâ cealnel leyle li yeskunû fîhî ven nehâra mubsırâ(mubsıran), inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yu’minûn(yu’minûne). (Meâlleri Kıyasla)

Dinlensinler diye nasıl geceyi (karanlık), gündüzü (aydınlık) kıldığımızı görmediler mi? Muhakkak ki bunda inanan kavim için âyetler (ibretler, deliller) vardır.

 

27/NEML-87: Ve yevme yunfehu fîs sûri fe fezia men fis semâvâti ve men fîl ardı illâ men şâallâh(şâallâhu), ve kullun etevhu dâhırîn(dâhırîne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve sur’a üfürüldüğü gün, Allah’ın dilediği kimseler hariç, semalarda ve yeryüzünde olanlar dehşete kapıldı (kapılırlar). Ve herkes boyunları bükük olarak ona (Allah’a) geldiler (gelirler).

 

27/NEML-88: Ve terel cibâle tahsebuhâ câmideten ve hiye temurru merres sehâb(sehâbi), sun’allâhillezî etkane kulle şey’(şey’in), innehu habîrun bimâ tef’alûn(tef’alûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve dağı görürsün, onu hareketsiz sanırsın. O, bulut gibi hareket eder. Herşeyi sağlam yapan Allah’ın yaratmasıdır. Muhakkak ki O, yaptıklarınızdan haberdardır.

 

27/NEML-89: Men câe bil haseneti fe lehu hayrun minhâ, ve hum min fezein yevmeizin âminûn(âminûne). (Meâlleri Kıyasla)

Kim hasenat ile (kazandığı dereceler, kaybettiği derecelerden fazla olarak) geldiyse, işte o zaman onun için ondan daha hayırlısı (cennet) vardır. Ve onlar, izin günü dehşetten (cehenneme gitmeyeceklerinden) emin olanlardır.

 

27/NEML-90: Ve men câe bis seyyieti fe kubbet vucûhuhum fîn nâr(nâri), hel tuczevne illâ mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve kim seyyiat ile (kaybettiği dereceler, kazandığı derecelerden fazla olarak) geldiyse, işte o zaman onlar, yüzüstü ateşe atıldı (atılır). Yapmış olduklarınızdan başka bir şeyle mi cezalandırılıyorsunuz?

 

27/NEML-91: İnnemâ umirtu en a’bude rabbe hâzihil beldetillezî harremehâ ve lehu kullu şey’in ve umırtu en ekûne minel muslimîn(muslimîne). (Meâlleri Kıyasla)

Ben sadece “Rabbe (Allah’a) kul olmak” ile emrolundum. Bu belde ki, O (Allah), onu hürmete lâyık kıldı. Ve herşey O’nundur (Allah’ındır). Ve ben “teslim olanlardan olmakla” emrolundum.

 

27/NEML-92: Ve en etluvel kur’ân(kur’âne), fe menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsih(nefsihî), ve men dalle fe kul innemâ ene minel munzirîn(munzirîne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve “Kur’ân’ı okumakla (emrolundum). Kim hidayete ererse, o taktirde sadece kendi nefsi için hidayete erer. Ve kim dalâlette kaldıysa, o zaman Ben sadece inzar edenlerdenim (uyaranlardanım).” de.

 

27/NEML-93: Ve kulil hamdu lillâhi seyurîkum âyâtihî fe ta’rifûnehâ, ve mâ rabbuke bi gâfilin ammâ ta’melûn(ta’melûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve de ki: “Hamd Allah’adır. Size âyetlerini gösterecek, böylece onları tanıyacaksınız.” Ve senin Rabbin, yaptıklarınızdan gâfil değildir.

 

Yorum yapın