Mahkeme kadıya mülk değil. Hiçbir kimse, hizmet için bulunduğu kamuya ait bir makam ya da mevkide ömrünün sonuna kadar kalamaz. Ayrıca o yeri kendi malı ve mülküymüş gibi de kullanamaz. Gün gelir, onu o yere getirenler onu oradan alır, yerine bir başkasını getirebilirler. Bu sebeple geçici de olsa devlete ait olan yerleri işgal edenler, o yerlerde yetkilerini yanlış yolda kullanmamalıdırlar.
Mal bulunur, can bulunmaz.
Mal ve mülk kazanmakla elde edilir. Bugün kaybeden, yarın gayretli çalışması sonucu yine bulabilir. Ama can öyle mi ya? Canını kaybeden onu bir daha elde edemez. Bu bakımdan insan canının kıymetini bilmeli, onu tehlikeye atmamalı. Unutmamalıdır ki, ancak sağlığı yerinde olan insan mal kazanabilir.
Mal canın yongasıdır. İnsan, malına gelen zarardan, canına gelmişçesine acı duyar. Çünkü onu kazanırken çok uğraşmış, canını dişine takmış, didinip durmuş ve mal sanki onun bir organı gibi olmuştur.
Mart kapıdan baktırır, kazma-kürek yaktırır. Mart ayı şiddetli soğukların olduğu bir aydır. Zaman zaman güneş görünse ve havalar ısınıyor gibi olsa da soğuklar şiddetini azaltmaz. Çoklukla bugünlerde yakacak tükenir, insanlar zor durumda kalırlar, evde bulunan kazma-kürek saplarını bile yakmak zorunda kalırlar.
Mart`ta yağmaz, Nisan`da dinmezse sabanlar altın olur. Mart ayı oldukça soğuk bir aydır. Bu ayda yağmurun yağması ürün için iyi değildir. Nisan ise havaların ısınmaya başladığı bir aydır. Bu ayda yağacak yağmur, hem de çok yağacak yağmur ürün için oldukça faydalıdır, verimi artırır ve çiftçiyi son derece memnun eder.
Maşa varken elini ateşe sokma. 1. Bir işten gelebilecek zarardan kendini koruyacak bir yol vardır, o yolu tut. Kendini zarardan koruduğun gibi rahat da edersin. 2. Yaptırabileceğin biri varken tehlikeli bir işe kendin girme.
Mayasız yoğurt çalınmaz (tutmaz). Bir işin başarıyla yürütülebilmesi, bir işten verim alınabilmesi için uygun bir ortama, gerekli araç-gerece, az da olsa bir sermayeye ihtiyaç vardır.
Lâfla peynir gemisi yürümez.
Yalnız konuşarak, yaparım ederim diyerek bir yere varılmaz ve hiçbir iş gerçekleştirilemez. Atıp tutmaktan ziyade harekete geçip uygulamak ve çalışmak lâzımdır.
Lâf torbaya girmez.
Ağızdan söz bir kez çıktı mı artık onu gizlemek mümkün değildir. Çünkü onu herkesin duyması kaçınılmazdır. Bu sebeple söz ağızdan çıkmadan önce iyice düşünmeli, nereye varıp varmayacağı hesaplanmalı ondan sonra sarf edilmelidir.
Lâtife lâtif gerek.
Şaka yaparken bile kaba, kırıcı olmamak, incelikten ayrılmamak gerektir.
Leyleğin ömrü laklakla geçer. Aylak, işsiz-güçsüz, bir iş yapmak istemeyen kişi zamanını boş ve anlamsız konuşmalarla geçirir. Çene çalmaktan başka bir işe yaramayan bu kimselerle bir arada bulunarak zaman harcamaktan kaçınmak bir zorunluluktur.
Lodosun gözü yaşlı olur. Güneyden veya güney batıdan esen rüzgâr, ardından çoğunlukla yağış getirir.
Lokma çiğnenmeden yutulmaz. Her iş bir emekle yapılır. Emek, çaba ve diğer yardımcı güçleri sarf etmeden bir şey elde edilemez. Alın teri dökülmeden kazanılan şeyden hayır gelmez. Nasıl ki çiğnemeden yuttuğumuz şey midemize zarar veriyorsa, emek vermeden elde ettiğimiz şey de bize zarar verir; çünkü helâl değil, haramdır. O hâlde bir şey elde etmek istiyorsak çalışmak, alın teri dökmek ve emek vermek zorundayız.
Doğal, tarihi ve kültürel değerler bakımından büyük bir turizm potansiyeline sahip olan Muş, Doğu Anadolu’nun Yukarı Murat-Van bölümünde, Çar Deresi ve Korni Deresi arasındaki ovaya kurulmuştur.
Urartulardan başlayan köklü kültür tarihi, ilin hiç şüphesiz en önemli turizm kaynağıdır. Kış ve doğa sporları bakımından büyük bir potansiyele sahip Muş ilinde henüz bu yönde yeterli turizm yapılanması bulunmamakla beraber, çalışmalar sürdürülmektedir.
İLÇELER:
Muş ilinin ilçeleri;Bulanık ,Hasköy ,Korkut ,Malazgirt ve Varto’dur.
GEZİLECEK YERLER
Geleneksel Muş Evleri
Yerleşim düzeni ve sokak dokusu esas itibari ile tipik bir Türk kenti havasını yansıtan Muş’un, konut mimarisinin oluşumunda temel etki, diğer yörelerimizde de olduğu gibi milletimizin örf ve adetlerinden kaynaklanan hayat tarzı ve ihtiyaçlarıdır. Ayrıca gelenekleri, iklimin ve coğrafyanın zorlayıcı gerekleri de bu oluşumdaki diğer etmenlerdir. Bölgedeki diğer illerin yerleşimlerine benzeyen sokak dokusu içinde yer alan evler, genellikle havuş (avlu) gerisinde yükselen iki katlı yapılardan ibarettir.
Eski Muş evleri genel plan şemaları itibarı ile kendisine yakın şehirlerdeki (Doğu ve Güneydoğu Anadolu) evlerle paralellikler göstermekle birlikte mekan isimlendirmelerinde yer yer farklılıklar göstermektedir.
Sokakla bağlantılı cümle kapısından geçilerek girilen “havuş”un yanında tandırlık, erzak deposu ve çardak görevi gören ağaç altı oturmalıklar yer almaktadır. Çoğu evde ise bunlarla birlikte ahır da mevcuttur.
Estetik ve sade bir görünümü olan pencere kenarları, Selçuklu kültürünün etkisiyle miğfer kubbe tarzında inşa edilmekte ve dışardan bakıldığında miğfer görünümü bariz bir şekilde kendini göstermektedir. Pencerelerde cumba yerine önem verilmiş ve bu kısmı desteklemek amacıyla genelde sade olan korkuluklar kullanılmıştır.
Her iki tarafı iki sütun üzerine çiçeklik nişleri ile süslenen giriş kapıları çift kanatlı olup genelde metal ağırlıklı yapılmakta, sade görünümlü kapı tokmakları ya da kilit bağlantıları ile tamamlanmaktadır. Kapıların içeri açılan kısmında girişi sağlayan bir basamak yüksekliğinde seki bulunur. İç kısımda, alt kat, genelde mutfak, banyo, tuvalet ve zahire odası ile birlikte merdiven boşluğunu oluşturan antrelerden oluşur. Yukarı çıkıldığında ise esasen geleneksel Türk evlerinde yer alan sofa ile cepheye bakan ve daha çok sohbet amacıyla kullanılan salon görülebilmektedir. Üst katta yer alan bütün odalar bu salon etrafında sıralanır.
Evlerde mekanları birbirine bağlayan kapılar basit ve gösterişsizdir. Bütün kapılar eşikli ve demir mandallı kapı kolu sistemi ile yapılmış olup, kapı boyutları, bulundukları konuma ve fonksiyonlara göre değişik büyüklüklerde olabilmektedir.
Evlerin duvar kalınlığı (dolgu duvarlar) 60-70 cm’dir. Bu yüzden mekan içerisinden bakıldığında pencereler loş bir hava verir. Döşemeler ise zeminde (alt katta) sıkıştırılmış killi toprak veya düzgün sal taşları ile, üstlerde ise ahşap malzeme ile kaplanır. Her odanın pencere önünde yüksekliği 30-50 cm, genişliği 50-90 cm arasında değişen sedirler mevcuttur.
Evin en önemli ve en geniş yerlerinden birisi olan mutfak içerisinde ocak bulunur. Yemek odasının hemen altında bulunduğundan mutfaktan yemek odasına, yiyecek ve içecekler asansörvari bir makara sistemiyle duvar içerisindeki boşluktan çıkarılır ve indirilir. Alt katta bulunan banyonun en ilginç özelliği ise, “çol” denilen, günümüz küvetini andıran, suyun etrafa sıçramasını engelleyen, köşeye yapılmış ayrı ve açık bir kısım bulunmasıdır.
Evin iç duvarlarının tamamında sıva olarak, saman, keçi kılı ve sönmüş kireç karışımı bir tür harç kullanılmakta, sonradan badana yapılarak duvar yüzeyi tamamlanmaktadır. Duvar boyunun yarısında ‘areğan’ denilen hatıllar kullanılır. Dam kısmı ise kalın areğanlar üst üste konularak, aralarındaki boşluğunda meşe çeperi doldurularak ve akabinde bunların üstü önce çamur sonrada toprak ile örtülerek yapılır.
Günümüzde yıkılmaya yüz tutmuş, gelişen teknik yapılara yenilmiş bu evlerden bir kaçına şehir merkezinde rastlamak hala mümkündür.
Ören Yerleri
Kayalıdere Antik Kenti: (Kale Şehri) Muş kent merkezine 40 km., Varto ilçesine ise 20 km. uzaklıkta, Kayalıkaya köyündedir. Bir Urartu askeri yerleşim birimi olan kentte, 1965 yılında yapılan kazılarda, tapınak, kale, şarap küpleri bulunan depo ve bir kaya gömütü ortaya çıkarılmıştır.
Urartu Kralı II. Sarduri dönemine (M.Ö.764-735) tarihlenen kale oldukça sağlamdır. M.Ö. 7. yüzyıla tarihlenen tunç aslan heykeli, düğmeler, ok başları, tunç iğneler ve aslan avı tasvirli kemer parçaları bulunmuştur. Ören yerinin güneyindeki mezarlık, kayaya oyulmuş koridor ile bağlantılı altı odadan oluşmuştur. Bu odalarda bulunan çeşitli objeler Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.
Mercimekkale Höyüğü: Muş merkezinde, Muş-Varto karayolu üzerindedir. Bizans döneminde haberleşme amaçlı kullanılan bu höyüğün Urartu döneminden kaldığı tahmin edilmektedir.
Bostankale Höyüğü: Malazgirt ilçesinin Bostankaya köyünde bulunan höyük, bir Urartu yerleşmesidir. Ankara Üniversitesi’nden bir ekip tarafından yapılan yüzey araştırmaları sonunda, 1. derece SİT alanı olarak koruma altına alınmıştır.
Kepenek Höyüğü: Muş merkezine bağlı, Kepenek köyünde bulunmaktadır. Yapılan araştırmalar sırasında höyükte bulunan Urartulara ait bir yazıt bulunmuştur.
Kaleler
Muş Kalesi: Muş merkezde bulunan kale, şehrin en eski yerleşim birimlerinden birisi olup kesin yapılış tarihi ve kimler tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Kale, Hz. Ömer döneminde Müslümanların eline geçmiş, zaman içinde derebeyleri, Bağdat’taki Abbasi halifelerine tabi olarak kale ve çevrenin idaresi için memur kılınmışlardır. Uzun süren savaşların etkisiyle büyük bir kısmı yıkılmış olan kalenin batı tarafında tahrip olmuş Arap mezarlığı, Selçuklu mezarlığı ve Osmanlı mezarlığı iç içe geçmiş ve dağınık bir halde görülebilir.
Muşet Kalesi: Muş’un güneyindeki Kızıl Ziyaret Tepesi’nde bulunan kale, Urartular tarafından yapılmış, ancak sonraki devirlerde yapılan çeşitli onarımlarla özgünlüğünü büyük ölçüde yitirmiştir.
Askeri amaçlı yapının çeşitli onarımlar geçirerek Ortaçağ’da kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Camiler, Kiliseler, Manastırlar
Ulu Camii: Avlusunda yatan Şeyh Muhammed-i Mağribi tarafından yaptırılan Ulu Cami, Alaeddin Bey ve Hacı Şeref camilerinin batısındadır. Mimari özelliklerinden dolayı 14. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen cami, moloz taştan yapılmış, dikdörtgen, planlı ve kitabesizdir.
Ana mekan, ortada kubbe, yanlarda beşik tonoz örtülü olup, kuzeyinde kesme taştan üç kubbeli son cemaat yeri vardır. Yine kesme taştan yapılmış, sade taç kapı sivri kemerli bir niş içindedir. Batı duvarı dışında öbür duvarlarda ikişer pencere vardır. Minaresi, depremden zarar görmüş olup, aslına sadık kalınarak 1968 ve 1972 yıllarında onarım yapılmıştır.
Hacı Şeref Camii: Bir Selçuklu yapısı olan Arslanlı Hanın içinde bulunan cami 17. yüzyılda yaptırılmıştır. Ana mekanı kare planlı olup, ortada büyük yanlarda basık kubbelerle örtülmüştür. Sade mihrabı yuvarlak kemerli ve niş biçimindedir. Camiye sonradan eklenilen minare 1902 yılında, son cemaat yeri ise 1997 yılında inşa edilmiştir.
Alaaddin Bey (Paşa) Camii: Cami, 18. yüzyıl başlarında şehrin valisi Alaaddin Bey tarafından yaptırılmıştır. Ortada büyük, yanlarda ise küçük kubbelerle örtülü ana mekan kare planlı olup, dokuz nefe ayrılmıştır. Ana mekana, üç basık kubbeyle örtülü son cemaat yerindeki taç kapıdan geçilerek ulaşılır. Taçkapının yanları, kabartma kandil motifleri, orta nefte yer alan mihrap da, sütunçeler ve bitki motifleriyle süslenmiş caminin minaresi kare kaideli silindir gövdeli olup, iki renkli kesme taştan yapılıdır.
Çanlı Kilise (Surp Garabet): Yaygın Beldesine bağlı Yukarı Yongalı köyünde bulunmaktadır. İlk yapıldığı dönemlerde “Ateş Tapınağı” olarak kullanılan kilise, Sasaniler tarafından 399 yılında Hıristiyanların ibadetine açılmıştır. Bugün halen kalıntıları mevcut olan kilise, yabancı turistlerin en çok rağbet ettiği yerlerden birisidir.
Arak Manastırı: Muş merkeze bağlı Kepenek köyünde bulunan kilisenin, 499 yılında Sasaniler tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Kilise, manastır ve alışveriş merkezi olarak kullanılmıştır.
Büyük bir alana yayılmış olan manastırın 360 odası vardır. Odalar, yılın günlerini simgelemektedir. Özellikle kabartmaları ilginçtir.
Sironk Kilisesi: Muş merkeze bağlı Kırköy beldesinde bulunan kilise, 651 yılında yapılmıştır. Günümüzde yıkık bir durumda olmasına rağmen yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir.
Meryem Ana Kilisesi: Yapım tarihi kesin olarak bilinmeyen Meryem Ana Kilisesi, Muş kent merkezinde bulunmaktadır. İldeki diğer kiliselere oranla daha iyi durumda olan kilisenin sadece üst tavanı yıkılmış olup ana mekanı ziyaret edilebilir durumdadır.
Hamamlar
Alaaddin Bey Hamamı: Muş şehir merkezinde bulunan hamam, Alaaddin Bey tarafından Alaaddin Bey Camii ile aynı tarihte yaptırılmıştır. Günümüzde de kullanılmakta olan hamam Osmanlı son dönem eserlerinden birisidir.
Yapı malzemesi ve mimari özellikleri, Alaaddin Bey Camii ile benzer nitelikte olan eserin iç süslemelerinde bitki motifleri kullanılmıştır. Hamamın ilginç bir özelliği de, büyük locaya girişte, kapının hemen üzerindeki kaplumbağa kabartmasının bulunmasıdır.
Güllü Hamam: Muş’un tabii afetlerde yıkılan bir diğer hamamı da Güllü Hamam’dır. Kerpiç yapısı, Horasan harcı ile moloz taşlardan örülen duvarlar ile desteklenen hamamın en büyük özelliği, “Türk üçgeni” denilen ve kubbelere taşıyıcı görevi sağlayan üçgenin kullanılmış olmasıdır.
Hanlar
Yıldızlı Han: Muş kent merkezinde bulunan ve iki katlı olan Yıldızlı Han, 1307 yılında inşa edilmiştir. Alt katı kesme taştan, üst katı ise Selçuklu mimari yapısına uygun olarak kerpiçten yapılmıştır. İçinde toplam 52 dükkân olan hanın bir bölümü yıkılmış cephesi, onarım görmüştür. Ancak, giriş kapısındaki taş oyma motifler zarar görmemiştir.
Türbeler
İbrahim Samidi (Zerzemi) Türbesi: Alaaddin Bey Hamamı’nın karşısındaki bahçede olan türbe, dikdörtgen planlı iki odadan oluşmakta, yapım şekli Selçuklu Türk mezar mimarisini hatırlatmaktadır. Yöre insanları, ruhi bozukluklar, çeşitli sıkıntılar ve sıtma hastalıklarına karşı şifa için türbeye dua etmeye gelmektedirler.
Kesik Baş Türbesi: Hacı Şeref Camii’nin avlusunda bulunan türbeden günümüze sadece cami duvarına bitişik iki mezar kalmıştır. Bu mezarlar yakın geçmişte onarılmış olup, caminin doğu duvarına bitişik dış cephede yer almaktadır. Mezarların orijinal yapım malzemesi ve şahideleri kayıp olmuş, ancak sonradan mozaikli beton ile yenilenmiştir. Üzeri demir kafes ile çevrili ve dış cephesi ahlat taşı ile kaplı olan mevcut mezar yapısı, dikdörtgen prizma konumunda, yerden 80-120 cm. yüksekliğindedir. Rivayete göre bu zat savaşta başı gövdesinden ayrılmış olmasına rağmen kopan başını koltuğunun altına alarak savaşmayı sürdürmüş, daha sonra bugünkü mezarının bulunduğu yere gelerek şehit olmuştur.
Göller
Haçlı (Kazan) Gölü: Bulanık ilçesinin güneydoğusunda yer alan gölün suları çoğunlukla bulanıktır. Gölde başta sazan olmak üzere çeşitli tatlı su balıkları yaşamaktadır.
DOĞA HARİKASI MUŞ KAZAN GÖLÜ
Akdoğan Gölleri: (Büyük ve Küçük Hamurpet) Varto ilçe merkezinin doğusunda yer alan büyük Akdoğan gölünün yüzölçümü yaklaşık 11 km² ‘dir. Gölde sazan ve alabalık yaşamaktadır. Göl çevresinde ise Kunduz Ördek ve Turna gibi av hayvanları yaşamaktadır.
Kaz (Gaz) Gölü: Malazgirt ilçesinin Aktuzla beldesinin, kuzeydoğu kesiminde yer alan bu küçük göl oluşum itibari ile karstik bir göldür.
Kuş Gözlem Alanı
Haçlı Gölü
Bulanık Ovası
COĞRAFYA
Muş ili Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Murat – Van bölümünde yer almaktadır. Fırat Havzası içinde kalan Muş il alanının önemli akarsuları Murat ve Karasu ırmaklarıdır. İlin başlıca gölleri ise Haçlı (Kazan), Büyük Hamurpet (Akdoğan), Küçük Hamurpet ve Kaz (Gaz) gölleridir. Karasal iklimin etki sahası içinde yer alan Muş ilinin bitki örtüsü tiplerini step (bozkır) bitkileri, çayır otları ve meşe ormanları oluşturur.
Muş, genel olarak Doğu Anadolu Bölgesinin sert ve karasal iklimin etkisi altındadır.
TARİHÇE
Muş tarihinin Urartulardan öncesi bilinmemektedir. Urartu Krallığının yıkılmasından sonra yöre halkı pek varlık gösterememiştir. Pers kültürünün etkisi görülmektedir. Hıristiyanlığın yayılmasıyla bölgede kökten değişiklikler olmuştur. Türklerin egemenliğiyle Türk–İslâm kültürü yayılmaya başlamıştır. 1071 Malazgirt Savaşı da Muş sınırları içinde gerçekleştirilmiştir.
Yöreye egemen olan bazı Türkmen boylarının izleri de görülmektedir. Varto çevresinde Karakoyunlular ve Akkoyunluların koyun başı biçiminde gömüt taşlarına rastlanmıştır. Osmanlı döneminde Muş, yarı özerk beylerin yönetiminde, aşiretlerin egemen olduğu bir bölgedir.
Cumhuriyet döneminde 1955 yılında demiryolu bağlantısının Muş iline ulaşmasıyla il gelişmeye başlamıştır.
NE YENİR?
Muş zengin bir mutfağa sahiptir. Hayvancılığın etkisiyle et, yöre beslenmesinde temel öğe durumundadır. Başlıca mahalli yemekleri; Muş köftesi (hafta direği), domatesli lahana dolması (kırkçikli kelem dolması), hez (hasut) dolması, çorti, keşkek, cavbelek, mırtöge ve hersedir.
NE ALINIR?
Muş’ta halıcılık, kilimcilik, keçecilik, hasır örmeciliği, boncuk – dantel oyacılığı ve çorap örmeciliği yaşatılan geleneksel el sanatlarıdır. Bununla birlikte yaşam biçimine uygun olarak yaylalarda kullanılmak üzere kıldan çuval ve çadır dokunmaktadır.
ÜLKELER VE BAŞKENTLERİ AVRUPA
Almanya : Berlin
Andorra : Andorra La Vella
Arnavutluk : Tiran
Avusturya : Viyana
Belarus : Minsk
Belçika : Brüksel
Bosna ve Hersek : Saraybosna
Bulgaristan : Sofya
B.Britanya ve K.İrlanda : Londra
Çek Cumhuriyeti : Prag
Danimarka : Kopenhang
Estonya : Tailin
Finlandia : Helsinki
Fransa : Paris
Hırvatistan : Zagrep
Hollanda : Amsterdam
İrlanda Cumhuriyeti : Dublin
İspanya : Madrid
İsveç : Stockholm
İsviçre : Bern
İtalya : Roma
İzlanda : Reykjavik
KKTC : Lefkoşe
GKRY : Nicosia
Lettonya : Riga
Liechtenstein Prensliği : Vaduz
Litvanya : Vilnus
Lüksemburg : Lüksemburg
Macaristan : Budapeşte
Makedonya : Üsküp
Malta : Valletta
Moldova : Kişinev
Monako : Monako
Norveç : Oslo
Polonya : Varşova
Portekiz : Lizbon
Romanya : Bükreş
Rusya Federasyonu : Moskova
San Marino Cumhuriyeti : San Marino
Sırbistan-Karadağ : Belgrad
Slovakya : Bratislava
Slovenya : Ljubljana
Türkiye : Ankara
Ukrayna : Kiev
Yunanistan : Atina
ASYA
Afganistan : Kabil
Azerbaycan : Bakü
BAE : Abudabi
Bahreyn : Manama
Bangladeş : Dakka
Bhutan : Timbu
Ermenistan : Erivan
Gürcistan : Tiflis
Hindistan : Yeni Delhi
Irak : Bağdat
İran : Tahran
İsrail : Tel-Aviv
Katar : Doha
Kazakistan : Astana
Kırgızistan : Bişkek
Kuveyt : Kuveyt
Lübnan : Beyrut
Maldiv Adaları : Male
Nepal : Katmandu
Özbekistan : Taşkent
Pakistan : İslamabad
Srilanka : Kolombo
Suriye : Şam
Suudi Arabistan : Riyad
Tacikistan : Duşanbe
Türkmenistan : Aşkabad
Umman : Maskat
Ürdün : Amman
Yemen : San’ a
Uzak Doğu’daki Ülke ve Başkentler
Birmanya : Rangun
Brunei : Bandar Seri Begawan
Çin : Pekin
Doğu Timör : Dili
Filipinler : Manila
G.Kore : Seul
İndonezya : Jakarta
Japonya : Tokyo
Kamboçya : Pnom Penh
K.Kore : Pyongyang
Laos : Vientian
Malezya : Kuala Lumpur
Moğolistan : Ulan Batar
Singapur : Singapur
Tayland : Bangkok
Vietnam : Hanoi
Okyanusya’daki Ülke ve Başkentler
Avustralya : Canberra
Fiji : Suva
Kiribati : Tarawa
Marshall Adaları : Majuro
Mikronezya Federe Devletleri : Palikir
Nauru : Yaren
Palau Adaları : Koror
Papua Yeni Gine : Portmoresby
Solomon : Honiara
Samoa : Apia
Tonga : Nuku ‘ alafa
Tuvalu : Fongafale
Vanuatu : Port Vila
Yeni Zelenda : Wellington
AFRİKA
Angola : Luanda
Benin : Porto-Nouo;Kotonu
Botsvana : Gaborone
Burundi : Bulumbura
Cezayir : Cezayir
Cibuti : Cibuti
Çad Cumhuriyeti : N.Djamena
Demokratik Kongo Cumhuriyeti : Kinshasa
Ekvator Ginesi : Malabo
Eritre : Asmara
Etiyopya : Addis Ababa
Fas : Rabat
Fildişi Kıyısı(Cote d’İvoire) : Yamooussoukro
Gabon : Libreville
Gambiya : Banjul
Gana : Accra
Gine : Konakri
Gine-Bissau : Bissau
G.Afrika : Pretoria
Kamerun : Yaunde
Kenya : Nairobi
Komorlar : Moroni
Kongo Cumhuriyeti : Brazaville
Lesotho : Maseru
Liberya : Monrovia
Libya : Batı Trablus
Madagaskar : Antonanarivo
Malavi : Lilongwe
Mali : Bamako
Mauritus : Port Luis
Mısır : Kahire
Moritanya : Novakchott
Mozambik : Maputa
Namibia : Windhoek
Nijer : Niamey
Nijerya : Abuja
Orta Afrika Cumhuriyeti : Bangui
Ruanda : Kigali
Sao Tome ve Principe Adaları : Sao Tome
Senegal : Dakar
Seyşeller : Viktoria
Sierra Leone : Freetown
Somali : Mogadişu
Sudan : Hartum
Svaziland : Mbabane
Tanzanya : Dodoma
Togo : Lome
Tunus : Tunus
Uganda : Kampala
Volta : Uagadugu
Yeşilburun Adaları (Labo Verde) : Praia
Zambiya : Lusaka
Zimbabwe : Harare
KUZEY AMERİKA
ABD -Washigton D.C
Antigua ve Barbuda – Saint John’s
Bahama Adaları – Nassabu
Barbados – Bridgetown
Belize – Belmopan
Dominik Cumhuriyeti – Santo Domingo
Dominika – Roseau
El Salvador – San Salvador
Grenada – St.Georges
Guatemala – Guatemala
Haiti – Port-au-Prince
Honduras-Tequcigalpa
Jamaika – Kingston
Kanada – Ottawa
Kosta Rika – San Jose
Küba – Havana
Meksika – Meksiko
Nikaragua -Managua
Panama -Panama
Paraguay -Asuncion
Santa Kitts ve Nevis – Basseterre
Santa Lucia -Castries
Santa Vincent ve Grenadines -Kingstown
Trinidad (Tobago) : Port of Spain
GÜNEY AMERİKA
Arjantin – Buenos Aires
Bolivya – Sucre
Brezilya – Bresilia
Ekvador – Quito
Guyana – Georgetown
Kolombiya – Bogota
Peru – Lima
Surinam – Paramaribo
Şili – Santiago
Uruguay – Montevideo
Venezulla – Caracas
Muğla ili, Türkiye Cumhuriyeti’nin Ege Bölgesi’ne dahil olan, topraklarının küçük bir kısmı Akdeniz Bölgesi içine giren Ortaca, Dalaman, Fethiye, Marmaris, Datça ve Bodrum gibi tatil bölgeleri ile ünlü ildir.
Coğrafya
Türkiye’nin güneybatı ucunda yer alan Muğla, kuzeyinde Aydın, kuzeydoğusunda Denizli ve Burdur, doğusundaAntalya ile komşu olup, güneyinde Akdeniz, batısında Ege Denizi ile çevrilidir.
Toplam uzunluğu 1100 km’yi biraz aşan deniz kıyıları ile Muğla, Ülkemizin en uzun sahil şeridine sahip ilidir. En büyük ilçesi Fethiye’dir. Muğla ilinde ayrıca iki büyük göl bulunmaktadır. Bunlar, Milas ile Aydın ilinin Söke ilçesi sınırlarının içine de giren Bafa Gölü ile Köyceğiz ilçesindeki Köyceğiz Gölü’dür. Önemli üç akarsuyu ise Çine Çayı(Yatağan’dan geçerken Yatağan Çayı), Esen Çayı (Seki beldesinden geçerken Seki Çayı) ve Ortaca-Dalaman arasında yer alan ve bu iki ilçe arasında sınır olarak kabul edilen Dalaman Çayı’dır.
Endüstri
İlin Yatağan ilçesinde Yatağan Termik Santralı, Yeniköy’de Yeniköy Termik Santralı, Kemerköy’de
İlin maden yatakları zengindir. Bunların en önemlileri, Yatağan linyit kömürü ve Fethiye krom yataklarıdır. Bunların yanında Muğla, önemli bir mermercilik merkezidir. İlin ekonomisi, büyük ölçüde turizm ve tarıma dayalıdır. Ayrıca Dalaman ilçesinde Kağıt Fabrikası (eski adı SEKA, yeni adı MOPAK) bulunmaktadır.
Tarım ve Hayvancılık
Muğla ili tarım ürünlerinin çeşitliliği ile dikkati çeker. Türkiye’de arıcılığın en önemli merkezlerinden biridir. Yörede hem çiçek hem de çam balı üretimi yapılmaktadır. Marmaris ilçesi çam balı ile ünlüdür. Ortaca, Fethiye, Dalamanve Dalyan ilçelerinde yaygın bir şekilde narenciye tarımı (portakal, limon, mandalina, greyfurt) yapılmaktadır. ÖzellikleMarmaris-Köyceğiz hattına özgü bir diğer ürün, günlük ağacından elde edilen ve eczacılıkta kullanılan sığla yağıdır.Zeytincilik de il genelinde gelişmiştir
Tarih
Antik Karya bölgesinin en eski yerleşimlerinden biri olan Muğla, bilinen tarihi boyunca başlangıçta Anadolu’nun yerli halkı Karyalıların, ardından kısmen
alt=”” /> ve kısa dönemler halinde Mısır, Asur ve İskit işgallerinin, zamanla da özellikle kıyılarda Helenlerin egemenliği altında kalmıştır. Önce Medler, daha sonra Persler Muğla’yı idareleri altında almışlar ve bölgeyi bir satrap aracılığıyla yönetmişlerdir. Büyük İskender’in ordularıyla gelişinde, Muğla bölgesi bir Karya satrapı tarafından yönetilmekte idi.
‘Karya’ isminin bölgeye M.Ö. 3400 yıllarında gelen kavimlere önderlik etmiş ‘Kar’ isimli bir komutandan kaynaklandığına ilişkin tezler öne sürülmektedir. Bölge, çağlar boyunca Karya olarak anılmıştır. Kuzeyde Söke, Aydın,Nazilli’den başlayıp, güneyde Dalaman çayının denize döküldüğü yerde biten Karya bölgesi, kuzeyinde Lidyalıların, güneyinde Likyalıların ve Anadolu içlerinde de Frigyalıların hüküm sürdüğü bölgelere komşu olmuştur.
Muğla ili tarihi kalıntılar açısından son derece zengin olup, sınırları içinde 103 ören yeri bulunmaktadır.
Kültür Sanat
Karya’nın en önemli mimari yapısı Halikarnassos’taki Mausoleum ya da Halikarnassos Mezar Anıtı’dır. Karya satrabı 2. Mausolos döneminde (MÖ 377-353) krallığın başkenti Mylasa’dan Halikarnassos’a taşınmış, bu durum kentin daha da gelişmesini sağlamıştır. Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri sayılan Mausoleum, MÖ 350’de Mausolos’un eşi ve kızkardeşi II. Artemisia tarafından yaptırılmıştır. Bu anıtın yüksek bir kaide üzerinde yer alması Lykia sanatının etkilerini, üzerindeki mezar anıtı ise, İon düzeninde galerinin etkilerini yansıtır.
Müsgebi (Ortakent-Bodrum), Knidos ve Stratonikeia’da yapılan kazılarda MÖ 15-13. yüzyıllara dayanan Miken çanak çömleklerinin bulunması, bölgenin o tarihlerde Rodos ve Kıbrıs üzerinden Suriye’ye kadar yayılan Miken kültürüyle olan ilişkisine işaret eder.
Batı Anadolu’yu MÖ 4. yüzyıldan itibaren etkisi altına alan Helen ve Roma uygarlıkları, Karya kentlerinde büyük ve önemli izler bırakmışlardır. Menteşe Beyliği’nin bıraktığı izlere ise, bugün Milas yakınlarındaki Beçin kalesinde rastlanabilmektedir.
Muğla; oyun, müzik ve türkü folkloru bakımından çok zengindir. Zeybek havaları, teke ve kaşık oyunları yaygındır. Teke oyunları Fethiye’de; Zeybek oyunları ise Bodrum, Milas, Köyceğiz ve Muğla’da yaygındır. Kına gecelerinde “Temel devren” adıyla söylenen türküler çok ve meşhurdur. Türkülerde gurbet havaları, Avşar beyleri, uzun yol havaları, semahlar, gemici türküleri, gelin ağlatma ağıtları ve zortlatmalar ağır basar. Bölgenin meşhur oyunları Bilalin Zeybeği, Satı Zeybeği, Ferayi, Bıçak Oyunu, Kalkan Oyunu, Kuruoğlu, Zapbak, Buhurcular Zeybeği, Çıktım Tepe, Gidene Bak Gidene, Demirciler, Eydim Kavak Zeybekleridir.
Mahallî Yemekleri, Kuzu ve oğlak etinden yapılan Püryan Kebabı, Milas’ın Keşkeşi, Bodrum’un Paşa Makarnası ve Saraylısı, Datça’nın Mürdümerik Çorbası ve Harnup Pekmezi meşhurdur.
WhatsApp’ta sesli görüşme özelliği devreye giriyor
Bu yılın başlarında Barcelona’da düzenlenen MWC 2014 etkinliğinde WhatsApp’a sesli görüşme özelliğinin geleceği açıklanmıştı. Şu an itibarıyla en çok kullanılan mesajlaşma uygulaması olan WhatsApp’a bu özelliğin de gelecek olması WhatsApp kullanıcıları için her ne kadar iyi bir haber olsa da WhatsApp’ın rakipleri için o kadar kötü bir haberdi.
Şimdiye kadar WhatsApp’ta bu sesli görüşme özelliği bir türlü devreye girmemişti. Ancak bugün sızdırılan bir görselle birlikte WhatsApp’ın bu özelliğinin iOS 8 ile birlikte hayatımıza gireceği ortaya çıktı. Yani iOS 8’in 17 Eylül’de yayınlanacağı düşünülürse bu tarihte WhatsApp’a sesli görüşme özelliğinin geleceğini söyleyebiliriz.
Diğer taraftan Android kullanıcılarına da muhtemelen yine aynı tarihte yayınlanacak bir güncelleme ile bu özellik kullanıma sunulacaktır
Kendi halimde internette gezinirken bir kaç atasözüne denk geldim, Acep ne kadar atasözü olabilir ki derken listenin uzadığını fark ettim, bir kaç tane de bildiğimden ekledim. Listede olmayan bildiğiniz deniz ve balıkla ilgili atasözü var mı ? Ekleyi verin Gari…
İsrail istihbaratından sorumlu 43 yedek asker, Başbakan’a gönderdikleri mektupta, Filistinlilere yönelik hak ihlâllerinde yer almak istemediklerini belirttiler.
İsrail istihbaratından sorumlu 43 yedek asker, Başbakan Netanyahu’ya, içeriği bir hayli ilginç mektup gönderdi.
Tümü İsrail’in en donanımlı personelinden oluşan 8200 numaralı birimde gözetim, iletişim ve bilgilerin istihbarat birimiyle paylaşılmasından sorumlu olan askerler, mektupta, İsrail’in işgal ettiği topraklarda Filistinlilere yönelik hak ihlâllerinde yer almak istemediklerini belirtti.
Askerlerin mektubunda, “Şiddete dahil olan ve olmayan Filistinliler arasında bir fark gözetilmiyor. Milyonlarca insanın haklarını inkar ederek temiz bir vicdan içinde bu sisteme hizmet etmeye devam edemeyiz” ifadeleri yer aldı.
Mektubun yayımlanmasının ardından İsrail televizyonu Kanal 10’a konuşan askerlerin açıklamalarında çarpıcı ifadeler yer aldı.
“Biz 8 200 biriminin gerçek amacını yeni anlıyoruz. ‘Kendini savunma’ bu birimin amaçlarından biri olabilir. Ama asıl amaç Filistin nüfusunu kontrol altında tutmak.”
“Filistin nüfusunu kontrol altına almak için ordu, Filistin’in yaşam alanına sızar. Bu birimde çalışıyorsanız bunu rahatça görebilirsiniz.”
“Bizim saldırdığımız insanlar terörist değildi. Onlar intihar saldırıları düzenleyen, tünel kazan kişiler değildi. Bütün Filistinliler düşman değildir ancak bizim birimimiz her bir Filistinli’yi İsrail’in düşmanıymış gibi bir operasyon yürüttü.”
Askerler ayrıca diğer meslektaşlarına da kendilerine katılmaları çağrısında bulundu.
8 200 numaralı birimde görev almış eski bir komutan olan Tuğgeneral Hanan Gefen, mektubu yazan askerleri kendilerine duyulan güveni ayaklar altına almakla suçladı. İsrail’in Strateji İşleri Bakanı ise, askerlerin NSA’in eski sistem analisti Edward Snowden’dan etkilendiklerini ileri sürdü.