Anasayfa » İSLAM ANSİKLOPEDİSİ » YÂSİN Suresi Arapça ve Türkçe Meali

YÂSİN Suresi Arapça ve Türkçe Meali

 

36/YÂSÎN-1: Yâ sîn. (Meâlleri Kıyasla)

Yâ, Sîn.

 

36/YÂSÎN-2: Vel kur’ânil hakîm(hakîmi). (Meâlleri Kıyasla)

Hakîm (hüküm ve hikmet sahibi) Kur’ân’a andolsun.

 

36/YÂSÎN-3: İnneke leminel murselîn(murselîne). (Meâlleri Kıyasla)

Muhakkak ki sen, gerçekten gönderilen resûllerdensin.

 

36/YÂSÎN-4: Alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin). (Meâlleri Kıyasla)

Sıratı Mustakîm üzerinde(sin).

 

36/YÂSÎN-5: Tenzîlel azîzir rahîm(rahîmi). (Meâlleri Kıyasla)

Azîz ve Rahîm olan Allah tarafından indirilmiştir.

 

36/YÂSÎN-6: Li tunzire kavmen mâ unzire âbâuhum fe hum gâfilûn(gâfilûne). (Meâlleri Kıyasla)

Babaları uyarılmamış bir kavmi, uyarman içindir. Çünkü onlar gâfillerdir.

 

36/YÂSÎN-7: Lekad hakkal kavlu alâ ekserihim fe hum lâ yu’minûn(yu’minûne). (Meâlleri Kıyasla)

Andolsun ki (Allah’ın) söz(ü) onların çoğunun üzerine hak oldu. Artık onlar âmenû olmazlar (Allah’a ulaşmayı dilemezler).

 

36/YÂSÎN-8: İnnâ cealnâ fî a’nâkıhim aglâlen fe hiye ilel ezkâni fe hum mukmehûn(mukmehûne). (Meâlleri Kıyasla)

Muhakkak ki Biz, onların boyunlarına, çenelerine kadar halkalar (zincirler) kıldık (geçirdik). Bu sebeple onlar, başları yukarı kaldırılmış olanlardır.

 

36/YÂSÎN-9: Ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ve min halfihim sedden fe agşeynâhum fe hum lâ yubsırûn(yubsırûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve onların önlerine ve arkalarına set kılarak (çekerek) böylece onları perdeledik. Artık onlar görmezler.

 

36/YÂSÎN-10: Ve sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn(yu’minûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve onları uyarsan da uyarmasan da onlar için eşittir. Onlar âmenû olmazlar (Allah’a ulaşmayı dilemezler).

 

36/YÂSÎN-11: İnnemâ tunziru menittebeaz zikre ve haşiyer rahmâne bil gayb(gaybi), fe beşşirhu bi magfiretin ve ecrin kerîm(kerîmin). (Meâlleri Kıyasla)

Sen sadece zikre tâbî olanı ve gaybte Rahmân’a huşû duyanı uyarırsın. Öyleyse onu mağfiret ile (günahların sevaba çevrilmesiyle) ve “kerim ecir” ile müjdele.

 

36/YÂSÎN-12: İnnâ nahnu nuhyil mevtâ ve nektubu mâ kaddemû ve âsârehum ve kulle şey’in ahsaynâhu fî imâmin mubîn(mubînin). (Meâlleri Kıyasla)

Muhakkak ki Biz, ölüleri diriltiriz. Ve takdim ettiklerini ve onların eserlerini yazarız. Ve herşeyi İmam-ı Mübin’de (apaçık bir rehber’de) saydık (tespit ettik).

 

36/YÂSÎN-13: Vadrıb lehum meselen ashâbel karyeh(karyeti), iz câe hel murselûn(murselûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve onlara, o şehrin halkını misal ver. Onlara resûller gelmişti.

 

36/YÂSÎN-14: İz erselnâ ileyhimusneyni fe kezzebûhumâ fe azzeznâ bi sâlisin fe kâlû innâ ileykum murselûn(murselûne). (Meâlleri Kıyasla)

Onlara iki (resûl) göndermiştik. Fakat ikisini de tekzip ettiler (yalanladılar). Bunun üzerine (onları) üçüncü (resûl) ile azîz kıldık (destekledik). O zaman onlar: “Muhakkak ki biz, size gönderilmiş resûlleriz.” dediler.

 

36/YÂSÎN-15: Kâlû mâ entum illâ beşerun mislunâ ve mâ enzeler rahmânu min şey’in in entum illâ tekzibûn(tekzibûne). (Meâlleri Kıyasla)

Dediler ki: “Siz, bizim gibi beşerden başka bir şey değilsiniz. Ve Rahmân bir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.”

 

36/YÂSÎN-16: Kalû rabbunâ ya’lemu innâ ileykum le murselûn(murselûne). (Meâlleri Kıyasla)

(Resûller) dediler ki: “Bizim, gerçekten size gönderilmiş resûller olduğumuzu Rabbimiz biliyor.”

 

36/YÂSÎN-17: Ve mâ aleynâ illel belâgul mubîn(mubînu). (Meâlleri Kıyasla)

Ve bizim üzerimizde açıkça tebliğden (bildirmekten) başka bir şey (sorumluluk) yoktur.

 

36/YÂSÎN-18: Kâlû innâ tetayyernâ bi kum, le in lem tentehû le nercumennekum ve le yemessennekum minnâ azâbun elîm(elîmun). (Meâlleri Kıyasla)

“Muhakkak ki biz, sizinle uğursuzluğa uğradık. Eğer siz gerçekten vazgeçmezseniz (son vermezseniz), sizi mutlaka taşlayacağız. Ve mutlaka bizden size elîm bir azap dokunacak.” dediler.

 

36/YÂSÎN-19: Kâlû tâirikum meakum, e in zukkirtum, bel entum kavmun musrifûn(musrifûne). (Meâlleri Kıyasla)

“Uğursuzluğunuz sizinle beraberdir (kendinizdendir). Size zikir hatırlatılınca mı (uğursuzluğa uğruyorsunuz)? Hayır, siz müsrif (haddi aşan) bir kavimsiniz.” dediler.

 

36/YÂSÎN-20: Ve câe min aksal medîneti raculun yes’â kâle yâ kavmittebiûl murselîn(murselîne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi. “Ey kavmim, (size) gönderilmiş olan resûllere tâbî olun!” dedi.

 

36/YÂSÎN-21: İttebiû men lâ yes’elukum ecren ve hum muhtedûn(muhtedûne). (Meâlleri Kıyasla)

(Tebliğlerine karşılık) sizden ücret istemeyen (bu) kişilere tâbî olun. Ve onlar, mehdilerdir (hidayete ermiş ve hidayete erdirenlerdir).

 

36/YÂSÎN-22: Ve mâ liye lâ a’budullezî fataranî ve ileyhi turceûn(turceûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve ben, niçin beni Yaratan’a kul olmayayım ki; siz, O’na döndürüleceksiniz.

 

36/YÂSÎN-23: E ettehızu min dûnihî âliheten in yuridnir rahmânu bi durrin lâ tugni annî şefâatuhum şey’en ve lâ yunkızûn(yunkızûni). (Meâlleri Kıyasla)

Ben, O’ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer Rahmân bana bir zarar dilerse, onların şefaati bana bir (şey) fayda vermez (sağlamaz). Ve onlar beni kurtaramazlar.

 

36/YÂSÎN-24: İnnî izen le fî dalâlin mubîn(mubînin). (Meâlleri Kıyasla)

Eğer öyle olsaydı (putlara tapsaydım) muhakkak ki ben, mutlaka apaçık dalâlette olurdum.

 

36/YÂSÎN-25: İnnî âmentu bi rabbikum fesmeûn(fesmeûni). (Meâlleri Kıyasla)

Muhakkak ki ben, sizin Rabbinize îmân ettim. Öyleyse beni işitin.

 

36/YÂSÎN-26: Kîled hulil cenneh(cennete), kâle yâ leyte kavmî ya’lemûn(ya’lemûne). (Meâlleri Kıyasla)

(Ona): “Cennete gir!” denildi. “Keşke kavmim bilseydi.” dedi.

 

36/YÂSÎN-27: Bimâ gafere lî rabbî ve cealenî minel mukremîn(mukremîne). (Meâlleri Kıyasla)

Bu sebeple, Rabbimin bana mağfiret ettiğini ve ikram edilenlerden kıldığını (bilselerdi).

 

36/YÂSÎN-28: Ve mâ enzelnâ alâ kavmihî min ba’dihî min cundin mines semâi ve mâ kunnâ munzilîn(munzilîne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve onun arkasından, onun kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indiriciler de olmadık.

 

36/YÂSÎN-29: İn kânet illâ sayhaten vâhıdetenfe izâ hum hâmidûn(hâmidûne). (Meâlleri Kıyasla)

(Onların cezası) sadece bir sayha (şiddetli ses dalgası) oldu. O zaman onlar sönenler oldular.

 

36/YÂSÎN-30: Yâ hasreten alel ıbâd(ıbâdi), mâ ye’tîhim min resûlin illâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne). (Meâlleri Kıyasla)

O kullara yazıklar olsun! Onlara hiçbir resûl gelmedi ki, onunla alay etmiş olmasınlar (hepsiyle alay ettiler).

 

36/YÂSÎN-31: E lem yerev kem ehleknâ kablehum minel kurûni ennehum ileyhim lâ yerciûn(yerciûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ondan önceki nice nesillerden (kimleri) helâk ettiğimizi, onların (helâk edilenlerin) kendilerine dönmediklerini görmediler mi?

 

36/YÂSÎN-32: Ve in kullun lemmâ cemîun ledeynâ muhdarûn(muhdarûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve ancak herkes toplandığı zaman (onlar da) huzurumuzda hazır bulundurulacak olanlardır.

 

36/YÂSÎN-33: Ve âyetun lehumul ardul meyteh(meytetu), ahyeynâhâ ve ahrecnâ minhâ habben fe minhu ye’kulûn(ye’kulûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve ölü toprak onlara bir âyettir (mucizedir). Onu dirilttik ve ondan habbeler (taneler) çıkarttık. Böylece ondan yerler.

 

36/YÂSÎN-34: Ve cealnâ fîhâ cennâtin min nahîlin ve a’nâbin ve feccernâ fîhâ minel uyûn(uyûni). (Meâlleri Kıyasla)

Ve orada, hurma ve üzüm bahçeleri kıldık (yaptık). Ve orada, pınarlar fışkırttık.

 

36/YÂSÎN-35: Li ye’kulû min semerihî ve mâ âmilethu eydîhim, e fe lâ yeşkurûn(yeşkurûne). (Meâlleri Kıyasla)

Onun ürünlerinden (meyvelerinden) ve elleriyle yaptıklarından yesinler diye. Hâlâ şükretmezler mi?

 

36/YÂSÎN-36: Subhânellezî halakal ezvâce kullehâ mimmâ tunbitulardu ve min enfusihim ve mimmâ lâ ya’lemûn(ya’lemûne). (Meâlleri Kıyasla)

Arzın yetiştirdiği herşeyden, onların nefslerinden ve bilmedikleri şeylerden çiftler (eşler) yaratan, O (Allah), Sübhan’dır (herşeyden münezzeh).

 

36/YÂSÎN-37: Ve âyetun lehumul leyl(leylu), neslehu minhun nehâre fe izâ hum muzlimûn(muzlimûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve gece onlar için bir âyettir (ibrettir). Ondan gündüzü sıyırırız (çekip alırız). O zaman onlar karanlıkta kalanlardır.

 

36/YÂSÎN-38: Veş şemsu tecrî li mustekarrin lehâ, zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi). (Meâlleri Kıyasla)

Ve Güneş, onun için istikrarlı kılınan (yörüngesinde) akar gider. İşte bu azîz ve alîm olan (en iyi bilen) Allah’ın takdiridir.

 

36/YÂSÎN-39: Vel kamere kaddernâhu menâzile hattâ âdekel urcûnil kadîm(kadîmi). (Meâlleri Kıyasla)

Ve Ay, kurumuş hurma salkımı dalı gibi bir şekil (bedir şeklinden hilâl) haline dönünceye kadar ona menziller takdir ettik.

 

36/YÂSÎN-40: Leş şemsu yenbegî lehâ en tudrikel kamere ve lel leylu sâbikun nehâr(nehâri), ve kullun fî felekin yesbehûn(yesbehûne). (Meâlleri Kıyasla)

Güneş’in Ay’a yetişmesi ve gecenin gündüzü geçmesi mümkün olamaz. Ve hepsi feleklerinde (yörüngelerinde) yüzerler (seyrederler).

 

36/YÂSÎN-41: Ve âyetun lehum ennâ hamelnâ zurriyyetehum fîl fulkil meşhûn(meşhûni). (Meâlleri Kıyasla)

Ve onların zürriyetlerini (nesillerini) dolu gemilerde taşımamız onlar için bir âyettir.

 

36/YÂSÎN-42: Ve halaknâ lehum min mislihî mâ yerkebûn(yerkebûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve onlar için, onun gibi (gemiler gibi) binecekleri şeyler yarattık.

 

36/YÂSÎN-43: Ve in neşe’ nugrıkhum fe lâ sarîha lehum ve lâ hum yunkazûn(yunkazûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve dilersek onları boğarız, o zaman onlara yardım edilmez ve onlar kurtarılmaz.

 

36/YÂSÎN-44: İllâ rahmeten minnâ ve metâan ilâ hîn(hînin). (Meâlleri Kıyasla)

Bizden bir rahmet ve belli bir zamana kadar metalanmaları (faydalanmaları) hariç.

 

36/YÂSÎN-45: Ve izâ kîle lehumuttekû mâ beyne eydîkum ve mâ halfekum leallekum turhamûn(turhamûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve onlara: “Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden sakının. Umulur ki böylece rahmet olunursunuz.” denilmişti.

 

36/YÂSÎN-46: Ve mâ te’tîhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû anhâ mu’ridîn(mu’ridîne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve Rab’lerinin âyetlerinden hiçbir âyet gelmez ki, ondan yüz çevirenler olmasınlar.

 

36/YÂSÎN-47: Ve izâ kîle lehum enfikû mimmâ rezakakumullâhu kâlellezîne keferû lillezîne âmenû e nut’imu men lev yeşâullâhu at’ameh(at’amehu), in entum illâ fî dalâlin mubîn(mubînin). (Meâlleri Kıyasla)

Ve onlara “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden infâk edin (verin).” denildiği zaman kâfirler, âmenû olanlara: “Allah’ın dileseydi, doyuracağı kişiyi biz mi doyuracağız? Siz ancak apaçık bir dalâlet içindesiniz.” dediler.

 

36/YÂSÎN-48: Ve yekûlûne metâ hâzel va’du in kuntum sâdikîn(sâdikîne). (Meâlleri Kıyasla)

“Ve eğer siz doğru söyleyenlerseniz, bu vaad ne zaman?” derler.

 

36/YÂSÎN-49: Mâ yenzurûne illâ sayhaten vâhıdeten te’huzuhum ve hum yahıssımûn(yahıssımûne). (Meâlleri Kıyasla)

Onlar tartışırken, onları alacak (yakalayacak) olan tek bir sayhadan (şiddetli ses dalgasından) başka bir şey gözlemiyorlar (beklemiyorlar).

 

36/YÂSÎN-50: Fe lâ yestetîûne tavsiyeten ve lâ ilâ ehlihim yerciûn(yerciûne). (Meâlleri Kıyasla)

Artık vasiyet etmeye güçleri yetmez. Ve ailelerine dönemezler.

 

36/YÂSÎN-51: Ve nufiha fîs sûri fe izâ hum minel ecdâsi ilâ rabbihim yensilûn(yensilûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve sur’a üfürülmüştür. İşte o zaman onlar, mezarlarından Rab’lerine koşarlar (uçarlar, yükselirler).

 

36/YÂSÎN-52: Kâlû yâ veylenâ men beasenâ min merkadinâ, hâzâ mâ vaader rahmânuve sadakal murselûn(murselûne). (Meâlleri Kıyasla)

“Eyvahlar olsun bize, mezarlarımızdan bizi kim beas etti (kaldırdı)? Bu, Rahmân’ın vaadettiği şeydir. Ve resûller doğru söylemişler.” dediler.

 

36/YÂSÎN-53: İn kânet illâ sayhaten vâhıdeten fe izâ hum cemîun ledeynâ muhdarûn(muhdarûne). (Meâlleri Kıyasla)

Sadece tek bir sayha (şiddetli ses dalgası)! İşte o zaman onlar, hepsi huzurumuzda hazır bulunanlardır.

 

36/YÂSÎN-54: Fel yevme lâ tuzlemu nefsun şey’en ve lâ tuczevne illâ mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne). (Meâlleri Kıyasla)

İşte o gün (hiç)bir kimseye, (hiç)bir şeyle zulmedilmez. Ve amellerinizden başka bir şey ile cezalandırılmazsınız.

 

36/YÂSÎN-55: İnne ashâbel cennetil yevme fî şugulin fâkihûn(fâkihûne). (Meâlleri Kıyasla)

Muhakkak ki cennet ehli, o gün zevkli bir meşguliyet içinde olanlardır.

 

36/YÂSÎN-56: Hum ve ezvâcuhum fî zılâlin alel erâiki muttekiûn(muttekiûne). (Meâlleri Kıyasla)

Onlar ve eşleri, gölgeliklerde tahtlar üzerinde yaslanmış olanlardır.

 

36/YÂSÎN-57: Lehum fîhâ fâkihetun ve lehum mâ yeddeûn(yeddeûne). (Meâlleri Kıyasla)

Orada onlar için meyveler ve istedikleri (her)şey vardır.

 

36/YÂSÎN-58: Selâmun kavlen min rabbin rahîm(rahîmin). (Meâlleri Kıyasla)

Rahîm olan Rab’ten “selâm” sözü (vardır).

 

36/YÂSÎN-59: Vemtâzûl yevme eyyuhel mucrimûn(mucrimûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve ey mücrimler (suçlular)! Bugün ayrılın (bir kenara çekilin).

 

36/YÂSÎN-60: E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun). (Meâlleri Kıyasla)

Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.

 

36/YÂSÎN-61: Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun). (Meâlleri Kıyasla)

Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.

 

36/YÂSÎN-62: Ve lekad edalle minkum cibillen kesîrâ(kesîran), e fe lem tekûnû ta’kılûn(ta’kılûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve andolsun ki sizden birçoklarını dalâlette bıraktı. Hâlâ akıl etmez misiniz?

 

36/YÂSÎN-63: Hâzihî cehennemulletî kuntum tûadûn(tûadûne). (Meâlleri Kıyasla)

Size vaadedilmiş olan cehennem (işte) budur.

 

36/YÂSÎN-64: Islevhel yevme bimâ kuntum tekfurûn(tekfurûne). (Meâlleri Kıyasla)

İnkâr etmeniz sebebiyle bugün ona (cehenneme) yaslanın (girin).

 

36/YÂSÎN-65: El yevme nahtimu alâ efvâhihim ve tukellimunâ eydîhim ve teşhedu erculuhum bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne). (Meâlleri Kıyasla)

Bugün onların ağızlarını mühürleriz. Kazanmış olduklarını (yaptıklarını) Bize, onların elleri anlatır, ayakları şahitlik eder.

 

36/YÂSÎN-66: Ve lev neşâu le tamesnâ alâ a’yunihim festebekûs sırâta fe ennâ yubsırûn(yubsırûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve eğer dileseydik, elbette gözlerini mahvederdik (kör ederdik). O zaman yolda (sağa sola) koşuştururlardı. Bundan sonra nasıl görürler?

 

36/YÂSÎN-67: Ve lev neşâu le mesahnâhum alâ mekânetihim fe mâstetâû mudiyyen ve lâ yerciûn(yerciûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve eğer dileseydik, elbette onları mekânlarında (bulundukları yerde) değiştirirdik. O zaman ileri gitmeye ve geri dönmeye güçleri yetmezdi.

 

36/YÂSÎN-68: Ve men nuammirhu nunekkishu fîl halk(halkı), e fe lâ ya’kılûn(ya’kılûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve kimin ömrünü uzatırsak, onun yaratılışını tersine çeviririz (kuvvetini gideririz). Hâlâ akıl etmezler mi?

 

36/YÂSÎN-69: Ve mâ allemnâhuş şi’re ve mâ yenbagî leh(lehu), in huve illâ zikrun ve kur’ânun mubîn(mubînun). (Meâlleri Kıyasla)

Ve Biz, O’na (Peygamber’e) şiir öğretmedik. Ve (bu), O’na yakışmaz. O (O’na indirilen), sadece zikir ve apaçık Kur’ân’dır.

 

36/YÂSÎN-70: Li yunzire men kâne hayyen ve yehıkkal kavlu alel kâfirîn(kâfirîne). (Meâlleri Kıyasla)

(Kur’ân’ın indirilmesi), hayy olanları inzar etmek (uyarmak) ve (azap) sözünün kâfirlerin üzerine hak olması içindir.

 

36/YÂSÎN-71: E ve lem yerev ennâ halaknâ lehum mimmâ amilet eydînâ en’âmen fe hum lehâ mâlikûn(mâlikûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ellerimizle (kudretimizle) yaptığımız şeylerden onlar için hayvanları nasıl halkettiğimizi görmediler mi? Onlar, böylece onlara (hayvanlara) malik olurlar.

 

36/YÂSÎN-72: Ve zellelnâhâ lehum fe minhâ rakûbuhum ve minhâ ye’kulûn(ye’kulûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve Biz onları (hayvanları), onlara zelil (itaatkâr) yaptık. Böylece onlardan, kendilerinin binekleri oldu (onlara binerler) ve onlardan (etlerinden) yerler.

 

36/YÂSÎN-73: Ve lehum fîhâ menâfiu ve meşârib(meşâribu), e fe lâ yeşkurûn(yeşkurûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve onlarda, kendileri için (birçok) menfaatler (yararlar) ve içecek şeyler (süt) vardır. Hâlâ şükretmezler mi?

 

36/YÂSÎN-74: Vettehazû min dûnillâhi âliheten leallehum yunsarûn(yunsarûne). (Meâlleri Kıyasla)

Ve yardım olunacaklarını ümit ederek, Allah’tan başka ilâhlar edindiler.

 

36/YÂSÎN-75: Lâ yestetîûne nasrahum ve hum lehum cundun muhdarûn(muhdarûne). (Meâlleri Kıyasla)

(O ilâhlar), onlara yardım etmeye muktedir değildirler. Ve kendileri, onlar (o ilâhlar) için, (onlara yardıma) hazır askerlerdir.

 

36/YÂSÎN-76: Fe lâ yahzunke kavluhum, innâ na’lemu mâ yusirrûne ve mâ yu’linûn(yu’linûne). (Meâlleri Kıyasla)

Artık onların sözleri seni mahzun etmesin. Muhakkak ki Biz, sakladıklarını da açıkladıklarını da biliriz.

 

36/YÂSÎN-77: E ve lem yerel insânu ennâ halaknâhu min nutfetin fe iza huve hasîmun mubîn(mubînun). (Meâlleri Kıyasla)

İnsan, onu bir nutfeden nasıl yarattığımızı görmedi mi? Sonra da Bize (karşı) apaçık hasım (düşman) oldu.

 

36/YÂSÎN-78: Ve darebe lenâ meselen ve nesiye halkah(halkahu), kâle men yuhyil izâme ve hiye remîm(remîmun). (Meâlleri Kıyasla)

Ve kendi yaratılışını unutup Bize misal getirdi: “Kemiklerimiz çürüyüp dağılmış haldeyken kim onlara can verecek?” dedi.

 

36/YÂSÎN-79: Kul yuhyîhellezî enşeehâ evvele merreh(merretin), ve huve bi kulli halkın alîm(alîmun). (Meâlleri Kıyasla)

De ki: “Onu ilk defa inşa eden (Yaratan), ona hayat verecek. Ve O, bütün yaratışları En İyi Bilen’dir.”

 

36/YÂSÎN-80: Ellezî ceale lekum mineş şeceril ahdarinâren fe izâ entum minhu tûkıdûn(tûkıdûne). (Meâlleri Kıyasla)

Yeşil ağaçtan sizin için ateş (oksijen) kılan (çıkaran), O’dur. Böylece siz, ondan yakarsınız.

 

36/YÂSÎN-81: E ve leysellezî halakas semâvâti vel arda bi kâdirin alâ en yahluka mislehum, belâ ve huvel hallâkul alîm(alîmu). (Meâlleri Kıyasla)

Gökleri ve yerleri yaratan, onların bir eşini daha yaratmaya kaadir değil midir? Evet O, (yegâne) Yaratıcı ve En İyi Bilen’dir.

 

36/YÂSÎN-82: İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu). (Meâlleri Kıyasla)

O (Allah), bir şey irade ettiği (dilediği) zaman O’nun emri, sadece ona: “Ol!” demektir. O, hemen olur.

 

36/YÂSÎN-83: Fe subhânellezî bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve ileyhi turceûn(turceûne). (Meâlleri Kıyasla)

İşte O, Sübhan’dır. Herşeyin melekûtu (mülkü ve hükümdarlığı) O’nun elindedir. Ve O’na döndürüleceksiniz.

 

Yorum yapın