Anasayfa » ŞİİRLER » Emek Şiirleri

Emek Şiirleri

Anlamlı Emek şiirleri ,1 mayıs marşı sçzleri,nazım hikmet emek şiirleri,şairlerin en güzel emek şiirlerini sizlere bu yazımızda hazırladık.

Nazım Hikmet
Türkiye işçi sınıfına selâm!

Selâm yaratana!
Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selâm!
Bütün yemişler dallarınızdadır.
Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir,
haklı günler, büyük günler,
gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,
ekmek, gül ve hürriyet günleri.

Türkiye işçi sınıfına selâm!
Meydanlarda hasretimizi haykıranlara,
toprağa, kitaba, işe hasretimizi,
hasretimizi, ay yıldızı esir bayrağımıza.

Düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selâm!
Paranın padişahlığını,
karanlığını yobazın
ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selâm!

Türkiye işçi sınıfına selâm!
Selâm yaratana!


GÜNEŞİ İÇENLERİN TÜRKÜSÜ

Bu bir türkü: –
toprak çanaklarda
güneşi içenlerin türküsü!
Bu bir örgü: –
alev bir saç örgüsü
kıvranıyor;
kanlı, kızıl bir meşale gibi yanıyor
esmer alınlarında
bakır ayakları çıplak kahramanların!
Ben de gördüm o kahramanları,
ben de sardım o örgüyü,
ben de onlarla
güneşe giden
köprüden
geçtim!
Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi
Ben de söyledim o türküyü!
Yüreğimiz topraktan aldı hızını;
altın yeleli aslanların ağzını
yırtarak
gerindik!
Sıçradık;
şimşekli rüzgâra bindik!
Kayalardan
kayalarla kopan kartallar
çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.
Alev bilekli süvariler kamçılıyor
şaha kalkan atlarını!

Akın var
güneşe akın
Güneşi zaptedeceğiz
Güneşin zaptı yakın!

Düşmesin bizimle yola:
evinde ağlayanların
göz yaşlarını
boynunda ağır bir
zincir
gibi taşıyanlar
Bıraksın peşimizi
kendi yüreğinin kabuğunda yaşıyanlar!
İşte:
Şu güneşten
düşen
ateşte
milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!
Sen de çıkar
göğsünün kafesinden yüreğini;
şu güneşten
düşen
ateşe fırlat;
yüreğini yüreklerimizin yanına at!

Akın var
güneşe akın
Güneşi zaaptedeceğiz
Güneşin zaptı yakın!

Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!
Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,
toprak kokuyor bakır sakallarımız!
Neşemiz sıcak!
kan kadar sıcak
delikanlıların rüyalarında yanan
o “an”
kadar sıcak!
Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak
ölülerimizin başlarına basarak
yükseliyoruz
güneşe doğru!
Ölenler
dövüşerek öldüler;
güneşe gömüldüler.
Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!

Akın var
güneşe akın
Güneşi zaaaptedeceğiz
Güneşin zaptı yakın!

Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor!
Kalın tuğla bacalar
kıvranarak
ötüyor!
Haykırdı en önde giden,
emreden!
Bu ses!
Bu sesin kuvveti,
bu kuvvet
yaralı aç kurtların gözlerine perde
vuran,
onları oldukları yerde
durduran
kuvvet!
emret ki ölem
emret!
Güneşi içiyoruz sesinde!
Coşuyoruz,
coşuyor!…
Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde
mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!

Akın var
güneşe akın
Güneşi zaaaaptedeceğiz
Güneşin zaptı yakın!

Toprak bakır
gök bakır.
Haykır güneşi içenlerin türküsünü,
Hay-kır
Haykıralım!

(1924)


EMEK

Geniş gövdeleri, sert hareketleri,
Alınlarında faydalı zaferlerin rüyasile,
Nefes nefese işçi kafileleri,
Hafızamda hailevi ve gerçek
Kahramanlık tabloları çizerek,
Dikilip karşısına asırların,
Koşuyor ileri..Yiğit dölleri kumral ülkelerin,
Cilalı ağır arabaların, kişneyen atların sürücüleri,
Severim sizleri..Ve sizi, kızıl oduncuları burcu burcu kokan ormanlarınVe seni, çamurlu, çarpık yollarıyla yalnız tarlaları seven,
Ve canlansın, ışıklansın diye, cömert elleriyle,
Tohumu güneşe serpen
Beyaz köylerin aşınmış çehreli ihtiyar çiftçisi..Ve sizi,
Gece yıldızlar uyanır, yelkenler atlas rüzgarıyla şişer,
Cilalı halatlar gıcırdar, serenler inlerken,
Dudaklarında bir türkü, denize açılan bahriyeliler..Ve sizleri,
Kutupların sınırlarına kadar, kudurmuş dalgaları gemleyen,
Güneşin altında boyuna gidip gelen gemileri
Yaldızlı rıhtımlarda boyuna boşaltıp yükleyen
Zorlu taşıt işçileri..Ve sizleri,
Kardan kumsallarda, buzdan ovalarda,
Kıvranıp mengenesinde soğuğun
Bembeyaz diyarlarda,
Hayali madenler arayanlar..Ve sizleri,
Dişleriniz arasında lamba,
Titreyen kömürün, görülmeyen emekleriniz karşısında,
Teslim olduğu dar maden damarına kadar
Sürüklenen yer altı işçileri..Severim seni de,
Dev ocakların, alev kusan örslerin etrafında,
Belli şimdi dimdik, şimdi iki kat,
Demiri ve tuncu döven,
Mürekkepten ve altından çehresiyle
Sisi ve gölgeyi delen ırgat! Korkunç, aç ve tantanalı şehirlerde,
Sıra, sıra, asırlardan asırlara,
Ve git gide daha heybetle uzanan,
Ölmez eserleri kurmak için yaratılan
Adsız maden emekçileri..Duyuyorum sizi içimde
Ve çarpıyor yürekleriniz,
Bütün hıncı, bütün acılariyle, yüreğimde..
Sahralarda, denizlerde, kalbinde dağların,
Bu ne zorlu, ne çetin, ne inatçı emek! ..Milyonlarca işçi eli.
Erkek gayretleriyle
Zincirleri her her diyarda perçinleyerek,
Arzı baştan başa kucaklayıp
Birleştiriyor kilometreleri.. Bu ateşli, bu usta, bu yorulmaz eller,
Herşeye rağmen baş eğen kainata,
İnsan gücünün ve kaynaşmasının damgasını vurmak için,
Ve dağları, sahraları, denizleri,
Bambaşka bir emel, taptaze bir iradeyle
Yeni baştan kurmak için,
Kenetlendi birbirine aşıp kilometreleri.

Nazım Hikmet
__________________
Ellerin kına türküsü
dokunsam
iliklenir parmakların parmaklarıma


Emek

Bir Toprak İşçisine, Ahmet Kutsi Tecer
Sen omuzunda yorgan, elinde torban,
Sen mevsim işçisi, büyük gezginci,,
doğduğundan beri sen, anan, baban,
Orakçı, çapacı, ırgat, ekinci,

Sen, anan ve baban… Siz topraksızlar,
Sizi ben tanırım uzun yollardan.
Sizi ey yığın yığın büyük yalnızlar,
Sizi de yaratmış bizi yaradan.

Ekip biçtiğiniz toprak sizindir,
Sizindir zorluğu, derdi, mihneti.
Sizin çektiğiniz derde dar gelir,
Tanrının ambarı olsa cenneti.

Ve cennet, dünyanın kurulduğundan
Beridir Tanrı’nın düşüncesidir.
Sen sabrını yere çaldığın zaman
Bu güzel hülyadan Tanrı ürperir.

Siz ey yığın yığın büyük yalnızlar,
Sizi de yaratmış bizi yaradan.
Ey mevsim işçisi, ey topraksızlar,
Sizin toprağınız size bu vatan.


İnsan Ve Emek

Bir sergiyle geldi bahar
Ne don vurur, ne meyve verir
Öylece bir çiçek düşlemesi
Ne güzel bir oyundur canım
Taşlara bakan gözün çiçegi görmesi

Benim memleketimde bugün
Kırk elli bin liradır
Resmin metrekaresi
Ve dillere destandir canım
Turan Erol beyazıyla Bodrum’un mavisi

Bir gece kulübünde bugün
Kırk bin, elli bin liradır
Bir Zeki Müren dinletisi
Ve elbette güzeldir canım
Emeğin değerlendirilmesi

Ama benim memleketimde bugün
İnsan kanı sudan ucuz
Oysa en güzel emek insanın kendisi
Kolay mı kan uykularda kalkıp
Ninniler söylemesi

Belki bu nedenle, yazık
Asılmış gibi durur
Asılmış gibi kederinden
Duvarlarimda resim
Çalgılarimda müzik

Ruhi Su


Emek

ne zaman pencereden
güneşe dönecek olsam yüzümü
geceyarısı köpekleri ürmeye başlar
karanlığı sererler evlerin önüne
istersen geçme yıldızsız günden
cebinde kalan bir kaç lirayı
simit hesabı yapanlara say

hayatı aklından çıkar bir an
sevgiyi ince ipliklerle örmekten cay
yolundan kendine dönenler geçsin
durmadan büyütsün aynaları
küçüldükçe küçülsün bakışları
uzaklaştıkça insanlıktan

yine de umudu unutma derim
belki çokça sayılan sandıklardan çıkar
belki de yere sağlam bastıkça ayakların
sana uzanan sayısız elden
büyür karınca adımların
yersin ekmeğini
emeğin..


Emeğin Öyküsü

kitaplar ellerimle öykülendi
Düşlerim vurdu şiirler denizine
Eski ezgilerle coşkulanan
Sesimdir, çağları delip geldi.

En güzelle en yaşayan
Gözlerimden aldı rengini
Meriç köprülerinde
alın terim karıştı suya
Santim santim ellerimde büyüdü
Süleymaniye ve Aya Sofiya.

Kaç iklimin toprağı bağrına bastı beni
Ustalığıma kefil olur tarihler,
Kaç dönem içimde savaş verdi.
Utkularım çağımın türküsünü söyler,
O türküler tezgahında dönüyor şimdi.


1 mayıs marşı

günlerin bugün getirdiği
baskı, zulüm ve kandır
ancak bu böyle gitmez
sömürü devam etmez
yepyeni bir hayat gelir
bizde ve heryerde
1 mayıs 1 mayıs
İşçinin, emekçinin bayramı
devrimin şanlı yolunda
İlerleyen halkın bayramı
yepyeni bir güneş doğar
dağların doruklarından
mutlu bir hayat filizlenir
kavganın ufuklarında
yurdumun mutlu günleri
mutlak gelen gündedir
1 mayıs 1 mayıs
İşçinin, emekçinin bayramı
devrimin şanlı yolunda
İlerleyen halkın bayramı
vermeyin insana izin
kanması ve susması için
hakkını alması için
kitleyi bilinçlendirin
bizlerin ellerindedir
gelen ışıklı günler
gün gelir gün gelir
zorbalar kalmaz gider
devrimin şanlı yolunda
bir kağıt gibi erir gider

Yorum yapın