Tarihe Damgasını vuran iz bırakan ünleri ile unutulmayan 10 kadını hayatları hakkında kısa bilgileri bu yazımızda sizlere hazırladık
10. Valentina Tereshkova
Valentina Vladimirovna Tereshkova, 6 Mart 1937 tarihinde, Yaroslavl Oblast, Rusya (eski S.S.C.B.)’da dünyaya gelmiştir. Amatör bir paraşütçü olan Tereshkova, aynı zamanda Sosyalist Gençler Birliği (Komsomol)’un da sekreterlik görevini yürütmüştür. Sergey Korolyov başkanlığındaki Sovyet uzay araştırmaları birimi,1961 yılında, Yuri Gagarin’in gerçekleştirdiği uzay uçuşunun ardından, kadın astronotların bu uçuşlara vereceği fiziksel ve zihinsel tepkileri incelemek adına uzaya kadın astronot göndermeyi kararlaştırdı.
Tereshkova’nın da içinde bulunduğu 5 kadın, bu iş için seçildi. İçlerinden en genci olan Tatyana Kuznetsova, uzaya gitmesi planlanan asıl kişiydi. Fakat 1962 yılında geçirdiği fiziksel ve duygusal bazı sorunlar, onun yerine Tereshkova’nın seçilmesini sağladı. Uzaydan dönmesinin ardından dünyanın pek çok ülkesinden ziyaret teklifleri alan ve Sovyet Hükümeti’nin de desteklemesiyle dünyayı dolaşan Tereshkova, pek çok onur ödülünün yanı sıra, Sovyet Kahramanlık Madalyası’nı da almaya hak kazanmıştır.
9. Margaret Hamilton
Margaret Heafield Hamilton, çalışmaları sayesinde Apollo 11’in Ay’a inişi sırasında ortaya çıkan sorunu çözmüştür. Bu sayede görevin iptal edilmesi önlenerek tarihe damgasını vurmuştur. Margaret Heafield, 17 Ağustos 1936 İndiana – Paoli doğumludur. 1960 yılında meteoroloji bölümünde Profesör Edward Norton Lorenz’in LGP-30 ve PDP-1 bilgisayarlarındaki hava koşullarını tahmin etmek için bir yazılımın geliştirilmesi için MIT’de geçici görev almıştır. 1961-1963 yılları arasında Lincoln Lab’da SAGE Projesinde çalışmıştır. Hamliton, Apollo ve Skylab’ın yazılımını geliştiren ekibe öncülük etmiştir. Hamilton ve ekibi, Apollo’nun komuta modülü, aya inecek kısmı ve Skylab için tasarlanmış algoritmalarını içeren yazılımın geliştirilmesini sağlamıştır.
1750’de Almanya’da dünyaya gelen Caroline Herschel, kuyruklu yıldızları keşfeden ve resmi olarak bilimsel mevkide tanınan ilk kadındır. Müzikle oldukça ilgili bir ailenin çocuğu olarak müzik eğitimi de almıştır. Müzik öğretmeni olan erkek kardeşi William Herschel ile birlikte İngiltere’ye taşınmış ve orada soprano olarak sahne almaya başlamıştır. Otuzlu yaşlarının ortalarındayken William astronomiyle ilgilenmeye başlamıştır. Caroline de onun asistanı olarak çalışmaya başlamıştır. William’ın kendi teleskobunu üretmesine yardımcı olmuştur. William, 1781 yılında Uranüs gezegenini keşfetmiştir.
Daha sonra da uzun yıllar gökyüzü gözlemlerine devam etti. Teleskobun başında oturuyor ve gördüklerini kız kardeşine aktarıyordu. Caroline ise bu gözlemler sırasında abisinin söylediklerini kayıt altına alıyordu. Bu şekilde iki kardeş 2500 nebula ve yıldız kümesini tanımladı. 1786’da bir gece gökyüzünde yavaşça hareket eden bir cisim gördü. Ertesi gün de aynı olayı gözlemeyince bunun bir kuyruklu yıldız olduğu sonucuna vardı. Bu keşfi, onu kuyruklu yıldızı keşfeden ilk kadın yaptı.
7. Andree de Jongh
Andree de Jongh, Comet Line adlı bir direniş grubunun başıydı. Örgütü, Müttefik askerlerinin Nazi işgali altındaki ülkelerden kaçması ve müttefiklerin güvenle geri dönmesini sağlamaya çalışıyordu. Jongh’ın 100’den fazla hava adamının kaçmasına yardım ettiği tahmin ediliyor.
6. Bertha von Suttner
İlk kadın barış aktivisti olarak nitelendirilen Bertha Von Suttner, dünyayı etkisi altına alan savaş karanlığına karşı verilen mücadelenin simgelerinden olmuştur. Bertha 9 Haziran 1843’te Prag’daki aristokrat bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmiştir. Gençliğinde Bertha savaşsız bir dünyanın mümkün olmayacağına inanıyordu. Savaşlar ‘hoş değil fakat gerekliydi’. Öyle ki “Dünyadan savaşların tümüyle ortadan kalkması olasılığını düşünmek bile hayaldi” demişti. Ancak hayatının geri kalanını barışa adayacağından haberi yoktu.
5. Truus Ve Freddie Oversteegen
Bu kızlar Nazi subayları ve işbirlikçileriyle flört etmekle yükümlüydüler. Erkekleri samimiyet bahanesiyle ormana çeken Truus Ve Freddie, direnişçilerin onları vurmaları için birer oyuncudan başka bir şey değillerdi.
4. Dr. Mary Edwards Walker
Mary Edwards Walker, Amerikan tarihinde ‘Şeref Madalyası’ takdim edilen tek kadındır. Amerikan İç Savaşı başladıktan sonra Birleşik Devletler ordusunu yönetmeyi gönüllü olarak kabul etmiştir. Washington D.C.’de bir cerrah olarak görev yapmıştır. Nisan 1864’te Konfederasyon tarafından yakalanmış ve o yıl Ekim ayında ölene kadar tutsak tutulmuştur. Savaş tutsağı olarak geçirdiği süre boyunca feminen kıyafetler giymeyi reddetmiştir.
3. Lyudmila Pavlichenko
Kadın keskin nişancı olan Lyudmila Mikhailovna, Sovyet askeri olarak görev yapmıştır. Sovyetlerin Nazilerle savaşmak için kurmuş olduğu 2 bin kişilik kadın keskin nişancılar arasındaki en başarılı isimdir. Kurulmuş olan bu ordu “ölümcül güzeller” adını almıştır. Lyudmila Mikhailovna, Odessa işgali sırasında 2,5 ayda 187 Naziyi nişan alarak öldürmüştür. Lyudmila sonraları Kırım ve Sivastopol’deki muharebelere katılmış II. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar 36’sı düşman sniper olmak üzere 309 kişiyi öldürmüştür.
2. Hatshepsut
O, Kleopatra’dan çok uzun zaman önce Mısır’a hükmetti. Fakat onun ismini daha önce hiç duymamanızın bir nedeni var. Antik Mısır firavunları erkeklerden seçilirdi. Fakat Hatşepsut adındaki bu firavun bir kadındı ve Antik Mısır’da firavun olan ilk kadındı. Mısır’ın diğer kadın hükümdarları ancak güçlü birer kraliçe olarak hükmetmiştir. Ancak Hatşepsut tam anlamıyla bir firavun olarak hükmetmiştir. Öldükten 20 yıl sonra birileri onun adını tarihten silmeye çalışmıştır. Heykelleri parçalanmış ve isminin geçtiği her şey kaldırılmıştır.
1. Zheng Shi
Zheng Shi, çok az kadının başarabileceği bir şeyi başardı ve bir korsan olarak tarihe adını altın harflerle yazdırdı. Başlarda Zheng Shi, yakalanan bir fahişeydi. Korsan filosundan birisi onu eşi olarak ilan etti. Kocası Zheng Yi ölünce filonun başına Zheng Shi geçti. O acımasız bir korsan oldu ve çok sıkı kuralları vardı. Kurallarının çiğnenmesi çoğu zaman infazla sonuçlanıyordu. Bu disiplini ona gücü ve başarıyı getirdi.
Nene Hatun
93 Harbinde Rus askerleri 8 Kasım 1877’de Erzurum’a doğru harekete geçtiler.
Nene Hatun o zamanlar genç bir anneydi. Düşmanın vatan topraklarına girmesini öğrenmesiyle birlikte hiç ikilemde kalmadı. 3 aylık çocuğunu ardında bırakarak, ”Evladım anasız yaşayabilir, ama vatansız yaşayamaz” düşüncesiyle birlikte Aziziye direnişine katıldı.
Bütün yöre halkı kazma, kürek, sopa, taş, tüfek, kılıç, nacak eline ne geçirdiyse alıp Aziziye Tabyasına doğru ilerlediler. Bölgede kalan askerlerle birlikte Ruslara karşı büyük mücadele verdiler. Bu mücadele sonucu Ruslar, Aziziye Tabyası’dan uzaklaştırıldı.
Nene Hatun’un kahramanlığı burada bitmedi. 93 Harbinden sonra Balkan Savaşları’nda bir oğlunu, Birinci Dünya Savaşı’nda da diğer oğlunu cephede şehit verdi.
